Adet yerini buluyor. Elektrik sık ve saatlerce kesilmeye kaldığı yerden devam ediyor. Karadan esen rüzgar kupkuru, ısıran sinek dolu. Ne yapacaksın?
Elektriksizlikten de
sıcaktan da yakıcı olan, yakınmak. Söylenmeye bir başla, kendi kendini çileden
çıkarırsın.
Yakınma olmadığında (bu
bir de onunla didişmek, bastırmak, örtmek değil ama ayrı bir fasıl o) sadece
sıcak ve sinek var. Kendimi hakarete, münasebetsizliğe, haksızlığa uğramış bir
bedene hapis hissetmiyorum.
Bu sıcakta pervanesiz uyunmaz
herhalde dediğim siestadan iki saat sonra hoşnut bir şaşkınlıkla uyandım. Oda
34C idi.
E, en azından kuru sıcakta
oluyormuş demek.
*
Yakınma ve
kolaylaştırıcılara bağımlılık. Biraz ısındığında klimaya giden elin bir an
durup düşünse:
Bedenin uyum yetisini
köreltiyorsun. Araya soktuğun her kolaylaştırıcı alet seni duyuları-duyguları,
hayatı doğrudan yaşamaktan biraz daha uzaklaştırıyor. Sıkıştın mı bas düğmeye,
çevir kolu. Ona bile zahmet etme; söyle robota, o halletsin. Bunun bir de
uygarlık olduğu inancıyla pamuklarla kuşat kendini.
Sonra?
Bağımlılığın yerleştikçe
konfor eşiğin düştükçe düşsün. Tahammül edemediğinin rahatsızlık olmaktan çıkıp
hayatın ta kendisi haline geldiğine bile uyanama.
*
Konfor bağımlılığı gizli
şeker kadar sinsi, tehlikeli. Doğal uyum mekanizmalarını atıllaştırdıkça
bedenin ve ruhun güçsüzleşiyor.
Bir iki yüzyıl öncesinin
insanları seviyesine gelemem, gelmeme de gerek yok. En son teknolojinin peşinde
koşmamak, her rahatsızlığa otomatik bir tepki göstermemek bana yetiyor. İçimde
yeterli bir alan açarak tepkiselliğimi rahatlatıyor ki bana gereken, dış
uyaranlardan rahatsızlığı bir çırpıda gidermenin vereceği değil, tam da bu
rahatlama.
Elektrik şirketi ve
Akdeniz sıcağının türlü halleri neredeyse kırk yıldır kararlı birer hoca. Bense
öğrenmenin yaşı yok diyen öğrencileri nihayet.
*
Dozunda ve daha doğalıyla
şeker lezzetli ve gerekli.
Elektrik geldiğinde
pervaneleri tatlı ve kesildi kesilecek bir sevinçle açıyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder