14 Ağustos 2021 Cumartesi

YOLDAŞLARIM

Hayatımın üçte ikisinde kağıttandılar. Elime alır almaz ilk yaptığım açıp koklamak olsa da cisimlerine hiç bağımlı olmamışım ki işim dolayısıyla ekrandan okumaya alıştıkça kayarcasına elektronik aleme geçtiler.

Pandemiye kadar epey yer değiştiren ve zaten ufak mekanlarda yaşayan biri için çok elverişli bir geçiş. Kağıt kitaplarım şimdi birkaç rafta kalırken gerisi, bütün bir tarla lavantanın özünü içine alan şişecik misali, bir tablet içinde, daha nicelerini bekliyor.

Ya da Alaaddin’in sihirli lambası o tablet. Parmağımın ucuyla çekip çıkardıklarımla günü gün ediyoruz.

Şu sıra barış aktivisti bir Japon Zen hattatının dünyanın dört bucağından anılarının yanı sıra, Hindistan’ın yakın geçmişiyle de sarmalanmış Yeni Delhi’de çeşitli etnik kökenlerden transseksüeller etrafında geçen bir romanlayım.

Daha geçen hafta Taras Bulba ile Kafkas steplerinde at koşturuyor, nabzım şiddetin medeni bir çehre ve kravatla donatılmazdan önceki ham haliyle hızlanırken inadına serinleyen aklımla neler neler düşünüyordum. Bir Silikon Vadisi dehasının sosyal medya uyarıları düşüncemi çapalamaya devam etti. Gündelik lokmalar halinde sürüp giden okumaları saymıyorum: Sabah çayının yanında Stoacılardan pasajlar ile günün herhangi bir açıklık anında yanımda bir kılavuz ip gibi uzanan Tao te king.

Zihnim onlarla sarp yamaçlara vurmayı seviyor, ruhumda katre katre zenginlikleri, kitaplarımdan hep okkalı olmalarını beklemiyorum ama amacı oyalamak olanlarında bile bir parça dişe gelirlik arıyorum.

Kitap vaktim değerli!

Boş konu komşu muhabbeti ne kadar makbulümse ayarı kaçacak boş kitaplar da ancak o kadar.

Yoldaşlarım ufkumu açıp dağarımı genişlettikçe insan ya da kitap, rastgele karşılaşmalar daha da yavanlaşıyor, arkama bakmadan kaçtığım bir vakit kaybı haline geliyor.

Çitin bu yanında 40 yıl hatırı olan bir fincan kahve değil, iyi bir kitap.

Beni ben mi yapıyorlar?

Hayır, tam tersine. Beni, kendimden bilmediğim yerlere doğru genişletip derinleştirerek sabit bir ben sanısından özgürleştiriyorlar. Sürekli değişimiyle hep barışık, akışkan bir hale getiriyorlar.

“Ben böyleyim” damgasını düşünmeden basacağım tek bir konu varsa o da daha okuma yazma bilmezden önce yoldaş edindiğim kitaplardan aldığım heyecan, güç, esin, tat.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder