5 Ağustos 2021 Perşembe

YANADURALIM

Bölgedeki ilk, söndürülmüş yangın yerinin (başka bir yangının açtığı yere kondurulmuş otelin çevresi) önünden geçip amcamların sitesine giden orman yoluna saptım. Yangın tepeyi aşıp bu tarafta neredeyse yolun kenarına varmış. Hızını alamasa yolun öbür yanındaki ormana dalarmış.

Yanık ağaçlar, kavrulmuş toprak. Telef olmuş canlıların düşüncesi.

Hava kavurmaya devam ediyordu. Çeyrek yüzyıldır burada geçirdikleri yazları sıcağın böyle bastırdığı bir ya da iki gün olurmuş. Cilveli girinti çıkıntıları, Salih adası ile rüzgarı körükleyen koyun bu yamacında şimdiye dek klima hiç gerekmemiş. Kafesi paslı ayaklı bir pervane ile yatak odalarında tavandakiler nafile dönüyor, sıcak oturdukça ağırlaşıyordu.

Sağdan soldan yeni yangın haberleri yağıyordu, gardı düşmüş boksöre döndük.

Yılgınlık bedenlerimizden zihnimize tırmanıyor, ruhumuza yayılıyordu.

*

Ertesi gün gözümüz ilerlerdeki, rengi yer yer koyulan yoğun dumanlarda, Mumcular pazarına gittik.

Üzümlerin tadına baktık, iyisinden fasulye aradık, incir, peynir, allah ne verdiyse. Satıcılara fiyatlarla birlikte yangından haber sorduk. Köyleri yuta yuta Mazı’ya dayandığını öğrendik.

*

Kıyıya inen minibüste sadece yangın konuşuluyordu. Terör, Kürtler, haberlerin saklandığı vd söylentiler (suikastları açıklanacak olursa çıkacak iç savaşı engelleme kaygısıyla. “Valla, onun yaktığını öğreneyim, komşum demez çekip vururdum yapanı!”).

Dört elle sarılacak bir açıklama ihtiyacını oracıkta karşılayan her zamanki yorumlar ve koyu bir üzüntü, kızgınlık.

Minibüsten inip havlularımızı şezlonglara yaydık. Havayı kokladık, tepelere baktık, denize girdik.

Öğleye doğru anayol kavuşumuna yaklaştığımızda içimiz karşıdan yükselen beyaz dumanlarla hop etti. Tepenin arkasında yanan bir yerler ama ne kadar uzak ki?

İçime müthiş bir bitkinlik çöktü. Kurşun gibi bir şey. Sıcakla yakıcılaştı. Arabadan kendimi sürükleyerek indim.

“Yangına karşı kebap yemek biraz tuhaf olacak ama..”

Programı bir kez yapmışız, lokantaya girdik. Daha önce geldiğimizde püfür püfür esen tarafına oturduk. Yine esiyordu ama cehennem rüzgarı! Sert, kavurucu.

Ne yediğimizi bilmeden yedik, karşımızda beyaz dumanlar, gelip geçen orman araçları, itfaiye.

Toplu alışverişi yapıp diğer orman yolundan döndük.

*

Saatin ters yönlerde dönen büyüklü küçüklü çarkları misali, iç içe olduğumuz yangınla farklı yönlere savruluyor, o işini yapar, yıkıcılığını icra ederken yalayıp geçtiği algılarımız, hislerimiz, tepkilerimizle küçük gündelik hayatlarımıza devam ediyorduk.

Gözüm bitişik otelden fırlayan tekne ile su kayakçısı ve jet skilerde, enseme dayadığım su şişesiyle ferahlamaya çalıştım.

Pek olmadı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder