Bölgedeki ilk, söndürülmüş yangın yerinin (başka bir yangının açtığı yere kondurulmuş otelin çevresi) önünden geçip amcamların sitesine giden orman yoluna saptım. Yangın tepeyi aşıp bu tarafta neredeyse yolun kenarına varmış. Hızını alamasa yolun öbür yanındaki ormana dalarmış.
Yanık ağaçlar, kavrulmuş toprak. Telef olmuş
canlıların düşüncesi.
Hava kavurmaya devam ediyordu. Çeyrek yüzyıldır
burada geçirdikleri yazları sıcağın böyle bastırdığı bir ya da iki gün olurmuş. Cilveli
girinti çıkıntıları, Salih adası ile rüzgarı körükleyen koyun bu yamacında şimdiye
dek klima hiç gerekmemiş. Kafesi paslı ayaklı bir pervane ile yatak odalarında
tavandakiler nafile dönüyor, sıcak oturdukça ağırlaşıyordu.
Sağdan soldan yeni yangın haberleri yağıyordu,
gardı düşmüş boksöre döndük.
Yılgınlık bedenlerimizden zihnimize tırmanıyor,
ruhumuza yayılıyordu.
*
Ertesi gün gözümüz ilerlerdeki, rengi yer yer
koyulan yoğun dumanlarda, Mumcular pazarına gittik.
Üzümlerin tadına baktık, iyisinden fasulye
aradık, incir, peynir, allah ne verdiyse. Satıcılara fiyatlarla birlikte
yangından haber sorduk. Köyleri yuta yuta Mazı’ya dayandığını öğrendik.
*
Kıyıya inen minibüste sadece yangın
konuşuluyordu. Terör, Kürtler, haberlerin saklandığı vd söylentiler (suikastları
açıklanacak olursa çıkacak iç savaşı engelleme kaygısıyla. “Valla, onun
yaktığını öğreneyim, komşum demez çekip vururdum yapanı!”).
Dört elle sarılacak bir açıklama ihtiyacını
oracıkta karşılayan her zamanki yorumlar ve koyu bir üzüntü, kızgınlık.
Minibüsten inip havlularımızı şezlonglara
yaydık. Havayı kokladık, tepelere baktık, denize girdik.
Öğleye doğru anayol kavuşumuna yaklaştığımızda içimiz
karşıdan yükselen beyaz dumanlarla hop etti. Tepenin arkasında yanan bir yerler
ama ne kadar uzak ki?
İçime müthiş bir bitkinlik çöktü. Kurşun gibi
bir şey. Sıcakla yakıcılaştı. Arabadan kendimi sürükleyerek indim.
“Yangına karşı kebap yemek biraz tuhaf olacak
ama..”
Programı bir kez yapmışız, lokantaya girdik. Daha
önce geldiğimizde püfür püfür esen tarafına oturduk. Yine esiyordu ama cehennem
rüzgarı! Sert, kavurucu.
Ne yediğimizi bilmeden yedik, karşımızda beyaz
dumanlar, gelip geçen orman araçları, itfaiye.
Toplu alışverişi yapıp diğer orman yolundan
döndük.
*
Saatin ters yönlerde dönen büyüklü küçüklü
çarkları misali, iç içe olduğumuz yangınla farklı yönlere savruluyor, o işini
yapar, yıkıcılığını icra ederken yalayıp geçtiği algılarımız, hislerimiz,
tepkilerimizle küçük gündelik hayatlarımıza devam ediyorduk.
Gözüm bitişik otelden fırlayan tekne ile su
kayakçısı ve jet skilerde, enseme dayadığım su şişesiyle ferahlamaya çalıştım.
Pek olmadı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder