23 Ocak 2021 Cumartesi

SÖYLE BANA, NEDEN?

Şunu bana sen açıklayabilir misin, dedi arkadaşım.

“Evime gelenlerin şöyle bir baktıktan sonra ilk dediği, şuraya bir sundurma, buraya balkon, yana oda vs. eklesenize oluyor.  Bunun, yanında birkaç sıfırlı örneğini yaşamışımdır. Ama daha bir allahın kulundan da şu duvara şöyle bir resim ne iyi gider ya da ne bileyim, şu dolap kapağını da mora boyasan gibi bir öneri gelmedi.

“Yer var, arazi bizim ama ne demeye genişleyelim ki?! Olan yetiyor da artıyor. Ama bak çevrene, herkesin gözü fazlasında. Üç odası olan gözünü dörde, dört olan beşe dikiyor. Ne bu sence?”

Çok uzun zamandır parmaklarımın arasında gümüş bir sikke çevirir gibi kafamda evirip çevirdiğim bir olgu bu.

Sınır kavramıyla bulanık bir ilişkimiz olduğu için mi?

Sınır aklımıza orada durmayı değil, ihlal etmenin yollarını aramayı söylediğinden?

Dur’un dur değil, ne zaman geçebileceğini iyi öğren anlamına geldiği bir kültürün ürünü?

Her durumda doğruların yerini eğrilerin aldığı bir geometri işbaşında ve ev-arsa edinen bunlara sabit bir birim değil, orasından burasından usulünce sulanıp gübrelendikçe büyüyüp serpilecek bir bahçe olarak yaklaşıyor. Varsın bitişiğe sarksın, senin de arka duvarından öteki taşmamış mı?

Mülk demek, bedeninin yayılma kabiliyetinin, etrafını itiştirerek kendine yer açmanın organik uzantısı demek.

Büyütmek var.

Budamak yok.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder