Üç günlük şiddetli rüzgar geceki yağmurun ardından sabah dinmiş, gökyüzü bir ucundan açılmış, masmaviydi.
Kahvaltımı hazırlıyordum
ki tepeme kamyon dolusu çakıl boşaltılıyormuş gibi ani bir patırtıyla başımı çevirdim,
dolu yağıyordu! Tam da bir kamyon dolusu, yağdı ve bitti.
Palmiyeler kaldıkları
yerden ışıldarken yer gök bu kez şiddetli ve kuru bir gürültüyle sarsıldı. Onun
da önü olmadığı gibi arkası da gelmedi.
Damağımı kaldırıp
bakakaldım.
Yukarıda göksel eğitimini
alan çaylak bir ışıkçı-efektçi canlandı gözümde.
O şaltere uzanıyor,
berikini kaldırıyor, işin kitabını altüst ediyordu. Çok sürmedi, donanıma dokunacak
mertebeye hiç gelmemişsin, dön, teoriyi hatmet önce deyip ensesinden tuttukları
gibi sınıfa geri gönderdiler.
Yürüyüşe çıktığımda
güneşle bulutlara kedi fare oyununu oynatırken kıs kıs güldüğünü gözümle
gördüm.
Ocak ortası yemyeşil çimenlerde
açan papatyalar da selamını almış, bahar ıslığı çalıyorlardı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder