Köy dönüşü, 35 yıldır ilk
kez gidilmeyen güneydeki eve bir geceliğine uğradım. El ayak çekilmiş. Kışı
geçirme fikriyle pandemiden kaçanlar ilk şiddetli yağışı izleyen kötü soğuk ve
bir var bir yok elektriğin cilveleriyle pes edip dönmüşler. Oranın karanlık
yüzüne, zoruna, yalnızlığına göğüs germek her babayiğidin harcı değil. Şimdiki
kadar bile rahat ettirmeyen yazlık evde babam o yiğitlerdendi. Katlanmak şöyle
dursun, aydınlığı, karanlığıyla güneyi seçerek yaşadı, iyi oldu, mutlu oldu.
Aradığını buldu.
Bodrum’da iyi olduğumu
söylediğimde Fatoş, sen öylesin zaten, dedi. Ayrıldığın yeri unutuyor, gittiğin
yere alışıveriyorsun. Tamamladım: Ama bıraktığım yere döndüğümde kaldığım
yerden ta derinden bağ kuruyorum. Cebimde gezdirdiğim köklerimi neredeysem
oranın prizine takıyor, gürül gürül çalıştırıyorum. Bu prizler bizim oranın
cilveli elektriğine de benzemiyor. Cereyan hep tamam.
Bahçe yerindeydi. Gelin
duvağı devrildiği yerde coşmaya devam etmiş. Ağaçların budanma zamanı gelip
geçse de sağlıkları yerinde. Ertesi sabah manav ağacından bir torba portakal ile
mandalina topladım, gelenek bozulmasın. Yola koyulmaya hazırlanıyordum ki
elinde su şişesi, Fatma hanım köşeyi döndü. Yürüyüşü, temposu, su şişesi on
yıllardır değişmedi, zaman bir tek yüzünden okunuyor. İncirin yola taşan
dallarından her geçişte meyve koparışını anlattı. “Rahmetli babanı anarak.”
Şöyle bir durdu. “Bir başkaydı o. Yaşlı ama kendine has bir dinçliği vardı.
Kızımla bana ‘beyninize hakim olacaksınız’ derdi. Nasıl böyle kaldığını her soruşumuzda
aynı şeyi söylerdi. Biz bilemezdik tabii beynimize nasıl hakim olacağız.”
Beyin değil de zihin
demiştir. Meditasyonu, sessizlikte duymayı, dinlemeyi kastetmiştir. Kalabalığa
karışıp harala gürele yaşamaktan geri çekilmeyi, kendi aklıyla düşünmeyi.
Karmaşıklığı basitlikte kavramayı. Azı çok, karanlığı aydınlık, ıssızlığı dost
etmeyi.
“O bir başkaydı” dedi
Fatma hanım tekrar, başıyla onayladı.
Nasipse seneye görüşmek
üzere vedalaştık.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder