Maske yüzleri yarıya indiriyor. Yüz okumayı da düşürüyor. Anlamanın önemli olduğu yerde insan karşısındakinin gözünün içine bakadursun, daha derinde geride kalanı da tarıyor. Ufacık mimikler, belli belirsiz nüanslar, dilsiz de konuşan ağzın hareketleri. Maskeyle birlikte içine düşülecek ağız ve bunların hepsi kayboluyor.
Gözünü gözüne dik o zaman.
Baktığın, ruhun perdahlı bir aynası değilse o donuk, cansız yüzeyde
derinleşmeye çalış.
Maske sesi de perdeliyor.
Kulağın istediği kadar iyi işitsin (ki o kadar da iyi işitmiyorsa ayrı zorluk),
incelikler burada da ortadan kalkıyor. Karşındakinden geri kalan, parça bölük
bir kanıt torbasına konmuş da uzatılır gibi.
Bir doktorun yüzünü ilk
kez maskeli görmeyi hayal et. Bir savcının. İfadesi alınan tanığın.
*
Hayvanlara nasıl
geliyordur bu halimiz? Küçük çocuklara? Yüz okuma becerilerinde telafisi
olmayan bir gedik açılır mı? Korku, tedirginlik duyuyorlar mıdır? (Bir
tanıdığın iki buçuk yaşındaki oğlu, aynı yaşlardaki kuzeninin oyuncak ayı
desenli maskesinden isteyerek kıyametleri koparmış. Sonraki görüşümde bir
karışlık suratını örten maskesini gururla taşıyordu.)
*
Başka?
Makyaja etkileri. Makyaj
malzemesi tüketiminde rujunkini azaltırken göz ürünlerininkini çoğaltışı.
Peçelilerin solunumunu
merak ederdim, artık etmiyorum. Oksijenimle oynayan bir kapanma fizyolojik
olarak ne kadar huzur verebilir?
*
Peki şimdi hangisi daha
kolay?
İki yüzlülükle mi yarım
yüzlülükle mi uğraşmak?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder