Kalimbam beni kapıda karşıladı. Kargo paketini kapıp yukarı çıktım. Açıp uyuyan bebeği için titreyerek beşiğinden kaldırır gibi kalimbayı kutudan çıkardım. Evet, sesi peşine düştüğüm gibiydi. Yalın, duru, su akışı, hava hafifliğinde. 17 tuşlu. Ad koymadım sesi yeter. İçim hop etti.
Kutuyu boşalttım (egzersiz
yüksüğü, şekerleme ile bir fincanlık hazır kahve -ne hoş bir ek; sazın bu
sınıftan olacağı düşüncesi- ve akort çekici. Akıllı şeyler çağında ne piyano, diyapazon
ne de mutlak kulak gerek; telefona bir akort programı bulup bakırcı çırağı gibi
tuşları çekiçle tizleştire pesleştire kıvama oldukça yakın getirdim.
Dalıp gitmiş, altın saati
alacakaranlığa teslim törenini unutmuşum, kafamı kaldırdığımda hava kararmıştı.
Musescore’dan kalimbaya
uyarlanmış parçalar, gamlar indirdim. Youtube’da başlangıç dersleri seyrettim.
Flüte başladığım tonda değil, daha farklı, sakin, ağırbaşlı, ağırca yürekli bir yeni arkadaşlığın kapısını böylece açtım.
Ruh ısıtsın, gıda ve
merhem olsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder