Kimsesiz sabah
denizinde gevşiyorum. Düşünceler seyreliyor. Yüreğimin kederi yumuşuyor.
Sükunetin derinlerine
bırakıyorum kendimi. Yüreğim açık, hayat karşısında boynum kıldan ince.
*
Konsantrasyon
kampından sağ çıkan adamın sözünü kendi eleğimden geçirerek bir kez daha hatırlıyorum:
Anan baban,
kardeşin, yakınların, dirliğin düzenin ve hatta sağlığın bir anda elinden
gidebilir. Bu dünyada tek bir değerli edinimin olabilir; eziyete bile galebe
çalan derin iç huzuru.
*
Sözün aslı,
Deborah Feldman’ın Unorthodox’undan:
Bu dünyada senin
bildiğin her şey aslında sana ait değil diyor Zeidy. Her an elinden alınabilir.
Bir iki öteberimin gece çalınabileceğini düşünmek ufak bir avuntu. Bir ana baba,
kardeş, ev, giysi -bütün bunlar sahip oldukların, uzun vadede bir önemleri yok.
Zeidy bunu bildiğini, çünkü her şeyi kaybetmenin ne demek olduğunu bildiğini
söylüyor. Bu hayatta tek bir değerli edinimin olacaksa onun menuchas
hanefesh, eziyete bile galebe çalan iç huzuru olduğunu. Atalarımız öyle
güçlüydü ki en ağır koşullarda tüm sükunetlerini koruyabildiler; korkunç
bedensel işkenceler, tarifsiz eziyetler dinginliklerini sarsmadı. İnancın
varsa, diyor Zeidy, daha geniş bir açıdan hayatın ne kadar anlamsız olduğunu
kavrayabilirsin. Tanrı katından bakıldığında acımız ufacık kalır ama ruhun
keder yüklüyse gözünün önündekinden ötesini göremez, o vakit de asla mutlu
olamazsın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder