6 Ağustos 2020 Perşembe

EPHEBOS


Denizde karşılaştıklarım birkaç günde bir değişiyor. Onlar yolcu, ben şimdilik hancı. Onunla da öyle olur dedim ama bir iki hafta geçti bile, her sabah artık benden de erken geliyor.

İlk gördüğümde suda, açıktaydım. Sakınmadan gözümü diktim.

Kavruk keçi derisi tonunda yanık teniyle orta boylu bir erkek plaj boyu hafif bir koşu tutturmuştu. Dikkatimi ilk çeken teni oldu. Oradaki herkesten birkaç ton daha koyuydu. Herkesin aksine slip mayoluydu. Bir gram fazlası yoktu ama yapılı da değildi.

Bir iki kere gidip geldikten sonra plajın en ucunda denize arkasını dönüp esneme hareketlerine başladı. Bedenine hakimdi. Onu kasıntıyla değil, güvenle ortaya koyuyor, lastiksi adımlarla hareket ediyordu. (Arka bacaksız bir Kentaur dedim.)

Jimnastikçi kadar zarif, profesyonel sporcu kadar testosteron yüklü değil ama belli ki bedeniyle vurgulu bir ilişkisi var.

Belki de bir meselesi?

Ya tek bir dövmesi olmayan (bu zamanda ilgi çeken dövmenin yokluğu) vücudunu sergileme konusu?

Bakışları üzerine çektiğinin, farkların yadırgandığı bir yerde farklı olduğunun pekala ayırtında olmalı. Buna kayıtsız olmayacak kadar kendisinin bilincinde.

Meydan mı okuyor?

Tersine, görülmek, bakılmak mı istiyor?

Bedeninin delikanlı hatlarına rağmen 30’larının başında görünüyordu. Puer aeternus. Bir ebedi genç. Sonra bir gün karşılaşıp selamlaştığımda yüzünün çok daha yaşlı olduğunu gördüm.

Plaja gelenlerden onunla ayaküstü sohbet edenler, ardından bir heves bir iki jimnastik hareketi yapanlar oldu. Yaşlı bir adama uzun uzun bir şeyler açıklayışını seyrettim. Aynı lastiksi, güvenli hareketlerle elleri, kollarıyla konuşuyor, avuçları böyle normalden uzun görünen kollarının ucunda kürekleşiyordu.

İlk kez birinin gerçek hikayesini merak edecek olduysam da çelişkileri, soru işaretleri ile gözümün önündeki ve bunun barındırdığı uçsuz bucaksızlıkla yetinmenin daha cazip olduğuna karar verdim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder