Denizde karşılaştıklarım birkaç günde bir
değişiyor. Onlar yolcu, ben şimdilik hancı. Onunla da öyle olur dedim ama bir
iki hafta geçti bile, her sabah artık benden de erken geliyor.
İlk gördüğümde suda, açıktaydım. Sakınmadan
gözümü diktim.
Kavruk keçi derisi tonunda yanık teniyle orta
boylu bir erkek plaj boyu hafif bir koşu tutturmuştu. Dikkatimi ilk çeken teni
oldu. Oradaki herkesten birkaç ton daha koyuydu. Herkesin aksine slip
mayoluydu. Bir gram fazlası yoktu ama yapılı da değildi.
Bir iki kere gidip geldikten sonra plajın en
ucunda denize arkasını dönüp esneme hareketlerine başladı. Bedenine hakimdi.
Onu kasıntıyla değil, güvenle ortaya koyuyor, lastiksi adımlarla hareket
ediyordu. (Arka bacaksız bir Kentaur dedim.)
Jimnastikçi kadar zarif, profesyonel sporcu
kadar testosteron yüklü değil ama belli ki bedeniyle vurgulu bir ilişkisi var.
Belki de bir meselesi?
Ya tek bir dövmesi olmayan (bu zamanda ilgi
çeken dövmenin yokluğu) vücudunu sergileme konusu?
Bakışları üzerine çektiğinin, farkların
yadırgandığı bir yerde farklı olduğunun pekala ayırtında olmalı. Buna kayıtsız
olmayacak kadar kendisinin bilincinde.
Meydan mı okuyor?
Tersine, görülmek, bakılmak mı istiyor?
Bedeninin delikanlı hatlarına rağmen 30’larının
başında görünüyordu. Puer aeternus. Bir ebedi genç. Sonra bir gün karşılaşıp
selamlaştığımda yüzünün çok daha yaşlı olduğunu gördüm.
Plaja gelenlerden onunla ayaküstü sohbet
edenler, ardından bir heves bir iki jimnastik hareketi yapanlar oldu. Yaşlı bir
adama uzun uzun bir şeyler açıklayışını seyrettim. Aynı lastiksi, güvenli
hareketlerle elleri, kollarıyla konuşuyor, avuçları böyle normalden uzun görünen
kollarının ucunda kürekleşiyordu.
İlk kez birinin gerçek hikayesini merak edecek
olduysam da çelişkileri, soru işaretleri ile gözümün önündeki ve bunun
barındırdığı uçsuz bucaksızlıkla yetinmenin daha cazip olduğuna karar verdim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder