Biri veteriner, hayvan sahibi ya da
seyircisi arkadaşlar konuşuyorduk.
Kedime evet ama sokak kedilerine asla balık
artığı vermem dedi birimiz. Öyle bir telaşla yumuluyorlar ki kılçıklar
gırtlaklarını parçalıyor. Ev kedilerininse acelesi, kaptırmama telaşı yok,
kılçıkları sakince ayna gibi yapıyorlar.
Sokaklarda yaşamış hayvanlarla gözünü dünyaya
evde açanlar arasındaki davranış farklarından konuştuk.
İlkleri hayata ilişirken diğerlerinin sere
serpe yayılışından, derin bir güvensizliğe karşı güveninden, hayatta kalma
dürtüsünün çok üzerinde bir konfor alışkanlığı, şımarıklığından.
İşin aslına daha yakın olanların sokaklarda
yaşamış, yaşayanlar olduğunu düşündüm. Hayatta kalma mücadelesi kapıya dayanana
dek korunaklı bir hayatın ha dendi mi dağılıp gidecek güvencesinin nasıl da
sarsılmaz bir esirgenme yanılsaması yarattığını.
4 Ağustos’ta Batı Beyrut’un limana bakan
yüksek bir binasının üst katlarındaki dairede, bir inşaatın üçüncü katının
kenarında, bir ileri tetkik raporunun zarfı açılırken.. özündeki geçiciliğin,
sürekli değişimin, belirsizliğin bir anda yüzeye vurduğu hayatın bir saniyeden
diğerine öncesinden kopuşunu.
Ev hayvanından yanılsamaları dağılmış sokak hayvanına
dönüşümü.
Evcilik oyunlarının yumuşatıcılığı,
uyuşturuculuğundan hayatın hafifletilmemiş gerçeğine atılmayı.
Hayat neyse o. Kendimizi el üstünde bilirken sapı
samanla karıştıran biziz belki de.
Sokakta yaşamış hayvanlar edinildikleri yerde
dikkati çekmemeye, ev sahiplerini gazaba getirmemeye bakarmış.
Bıçak kemiğe dayanmadıkça, taş başımıza ya da
çok yakınımıza düşmedikçe ev insanları tersini yapmıyor mu? Sonluluğa,
incinirliğe, belirsizliğe karşı kafamız kumda, balık kılçıklarını parlatıp
durmuyor muyuz?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder