20 Ağustos 2020 Perşembe

HAYVANLAR VE İNSANLAR


Biri veteriner, hayvan sahibi ya da seyircisi arkadaşlar konuşuyorduk.

Kedime evet ama sokak kedilerine asla balık artığı vermem dedi birimiz. Öyle bir telaşla yumuluyorlar ki kılçıklar gırtlaklarını parçalıyor. Ev kedilerininse acelesi, kaptırmama telaşı yok, kılçıkları sakince ayna gibi yapıyorlar.

Sokaklarda yaşamış hayvanlarla gözünü dünyaya evde açanlar arasındaki davranış farklarından konuştuk.

İlkleri hayata ilişirken diğerlerinin sere serpe yayılışından, derin bir güvensizliğe karşı güveninden, hayatta kalma dürtüsünün çok üzerinde bir konfor alışkanlığı, şımarıklığından.

İşin aslına daha yakın olanların sokaklarda yaşamış, yaşayanlar olduğunu düşündüm. Hayatta kalma mücadelesi kapıya dayanana dek korunaklı bir hayatın ha dendi mi dağılıp gidecek güvencesinin nasıl da sarsılmaz bir esirgenme yanılsaması yarattığını.

4 Ağustos’ta Batı Beyrut’un limana bakan yüksek bir binasının üst katlarındaki dairede, bir inşaatın üçüncü katının kenarında, bir ileri tetkik raporunun zarfı açılırken.. özündeki geçiciliğin, sürekli değişimin, belirsizliğin bir anda yüzeye vurduğu hayatın bir saniyeden diğerine öncesinden kopuşunu.

Ev hayvanından yanılsamaları dağılmış sokak hayvanına dönüşümü.

Evcilik oyunlarının yumuşatıcılığı, uyuşturuculuğundan hayatın hafifletilmemiş gerçeğine atılmayı.

Hayat neyse o. Kendimizi el üstünde bilirken sapı samanla karıştıran biziz belki de.

Sokakta yaşamış hayvanlar edinildikleri yerde dikkati çekmemeye, ev sahiplerini gazaba getirmemeye bakarmış.

Bıçak kemiğe dayanmadıkça, taş başımıza ya da çok yakınımıza düşmedikçe ev insanları tersini yapmıyor mu? Sonluluğa, incinirliğe, belirsizliğe karşı kafamız kumda, balık kılçıklarını parlatıp durmuyor muyuz?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder