Öğrenmeyi yavru kedilerde seyret sen!
Küf kedisi yaz başında hamileydi, sonra karnı
indi, memeleri çıktı. Karşı çatıya sırf sabaha karşı, av dönüşü gelmez oldu.
Gün içinde birkaç kez havada yakalıyordum onu, köşe çamdan mancınıkla
fırlatılırcasına terasa atlarken. Eski eşyanın, dolapların vs yığıldığı duvarın
dibinde gözden kayboluyor, neden sonra çıkıp çam üzerinden aşağı iniyordu. Yeni
düzen haftalar sürdü. Derken bir gün kendi desenine karışan fare büyüklüğünde
iki yavru karnına yapışmış, duvar kenarında gördüm. Yavruları biraz
güneşlendirip sığınaklarına götürdü.
Yavrular hızla serpilirken güneşlenme süreleri
uzadı. Bu sırada hareketlendiler. Bedenlerini, kaslarını, pençe ve dişlerini birlikte
keşfediyorlar. Mesafe nasıl kestirilir, nasıl atlanır, pusuya yatılır, pusudan
kurtulunur, hasım neresinden dişlenmeli. Gölgeler ve esintiyle kımıldayan
şeylerde yılan, çıyan, kuş, fare görüp saldırma alıştırmaları.. Yazılım hazır
gelmiş, donanıma çalışıyorlar. Emdikleri iki yudum sütün enerjisi nükleermiş
gibiler şimdi.
İlk adımları nasıl dokunaklı, acemiydi. Daha
atılgan açık renklisi parmaklığın alçak duvarına hamle etti. İki karış mesafe
çok geldi. Birkaç defa daha ve vazgeçti. Şimdiyse duvarı çoktan geçtim,
parmaklığın daracık şeridinde aşağıdaki bilinmeyen dünyaya merakla baka baka
yürüyor.
Beni (kendileri gibi olmayan bir canlı, ne de
kocaman!) ilk fark ettiklerinde sığınaklarına kaçmışlardı. Elimde kamera
gördüklerinde, tel kapının çıt çıtını işittiklerinde. Artık geceleri ailece
kuruldukları küflü koltuk kadar dekorun parçasıyım.
Yavrular anneye de iyi geldi. Cüssesi, gücü
dolayısıyla silinerek, görünmezleşerek hayatta kalmaya bakan kedi şimdi
yayıldığı alanı ve etrafını dolduruyor. Dingin, saygın bir oturaklılığı var.
Hayatın bir sırrına ermişliğinin ağırlığı. Doğa tarafından bunca zahmete oksitosin
bolluğuyla kandırılmış, temas, şefkat alışverişiyle besleniyor, güçleniyor.
Yavrulara iyi bakıyor. Doyuruyor, kedisel bakım
öğretiyor. Avlanma talimi yaptırdığını görmedim. Çatı, arada bir çıkagelen ve
canhıraş savuşturulan bir sarman dışında güvenli ama doğal olmayan bir ortam.
Ne zaman inecekler? (Atılgan olanın gözü dün köşe çamdaydı, epey bir hesap
kitap yaptıysa da denemeye kalkmadı ama bu da yakındır -umarım arada itfaiyeyi
çağırmamız gerekmez.) Başka kedilerle alan savaşlarını, rekabeti, hiyerarşiyi ne
vakit öğrenecekler, öğrenmeye fırsatları olacak mı, kim bilir.
Şimdilik öğrenmenin sorumluluklarla
ağırlaşmamış, kanıksamayla donuklaşmamış en tatlı, heyecan verici, oyunsu
aşamasındalar. Hayatın kucağında ışıl ışıl bir yavruluk halinde.
Anaları insan bir anneye ne kadar benziyor ve
ondan ne kadar farklı. Bir saldırıda canı pahasına korumaya hazır. Kaybında
dişi bir kedinin yasını da gördüm. Ama uzamadı, dengelenen hormonlarıyla
birlikte kaldığı yerden devam etti. Fark, insan dışındaki hayvanların
hikayeler, senaryolar üzerinden yaşamaması.
Küf kedisi, kalbinin hala attığı sadece ağır
ağır kıvrılıp bükülerek yılan dansı yapan kuyruk ucundan anlaşılacak şekilde
sfenks pozunda uzanırken arkasında, etrafında yavrular tozu dumana katıyor. Hız
ayarında ufacık bir hatayla aşağı uçacakları duvarın bir üstünde, bir dibinde
birbirlerini kovalıyor. Aşka gelip analarının kafasına, karnına atılıyor,
kuyruğunu tırpanlıyorlar.
Sfenksin kılı kımıldamıyor. Ne bir “Durun,
koşmayın, terlersiniz, üşütürsünüz,” ne de “Aman ha, duvara çıkmayın, allah
vermesin sonra..”
Bir iki hafta daha ve yavrulardan uzaklaşacak. Ben bir anneyim, artık sadece bir anne olarak var
olabilirim deyip dört elle asılmak bir yana, onları da yaklaşmaya bırakmayacak.
Benden bu kadar. Doğurdum. Doyurdum. Temel
bilgiyi verdim. Siz yolunuza. Ben de yeni yavrulara kadar kendi yoluma.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder