24 Ağustos 2020 Pazartesi

KÜF KEDİLERİ


Öğrenmeyi yavru kedilerde seyret sen!

Küf kedisi yaz başında hamileydi, sonra karnı indi, memeleri çıktı. Karşı çatıya sırf sabaha karşı, av dönüşü gelmez oldu. Gün içinde birkaç kez havada yakalıyordum onu, köşe çamdan mancınıkla fırlatılırcasına terasa atlarken. Eski eşyanın, dolapların vs yığıldığı duvarın dibinde gözden kayboluyor, neden sonra çıkıp çam üzerinden aşağı iniyordu. Yeni düzen haftalar sürdü. Derken bir gün kendi desenine karışan fare büyüklüğünde iki yavru karnına yapışmış, duvar kenarında gördüm. Yavruları biraz güneşlendirip sığınaklarına götürdü.



Yavrular hızla serpilirken güneşlenme süreleri uzadı. Bu sırada hareketlendiler. Bedenlerini, kaslarını, pençe ve dişlerini birlikte keşfediyorlar. Mesafe nasıl kestirilir, nasıl atlanır, pusuya yatılır, pusudan kurtulunur, hasım neresinden dişlenmeli. Gölgeler ve esintiyle kımıldayan şeylerde yılan, çıyan, kuş, fare görüp saldırma alıştırmaları.. Yazılım hazır gelmiş, donanıma çalışıyorlar. Emdikleri iki yudum sütün enerjisi nükleermiş gibiler şimdi.

İlk adımları nasıl dokunaklı, acemiydi. Daha atılgan açık renklisi parmaklığın alçak duvarına hamle etti. İki karış mesafe çok geldi. Birkaç defa daha ve vazgeçti. Şimdiyse duvarı çoktan geçtim, parmaklığın daracık şeridinde aşağıdaki bilinmeyen dünyaya merakla baka baka yürüyor.

Beni (kendileri gibi olmayan bir canlı, ne de kocaman!) ilk fark ettiklerinde sığınaklarına kaçmışlardı. Elimde kamera gördüklerinde, tel kapının çıt çıtını işittiklerinde. Artık geceleri ailece kuruldukları küflü koltuk kadar dekorun parçasıyım.

Yavrular anneye de iyi geldi. Cüssesi, gücü dolayısıyla silinerek, görünmezleşerek hayatta kalmaya bakan kedi şimdi yayıldığı alanı ve etrafını dolduruyor. Dingin, saygın bir oturaklılığı var. Hayatın bir sırrına ermişliğinin ağırlığı. Doğa tarafından bunca zahmete oksitosin bolluğuyla kandırılmış, temas, şefkat alışverişiyle besleniyor, güçleniyor.

Yavrulara iyi bakıyor. Doyuruyor, kedisel bakım öğretiyor. Avlanma talimi yaptırdığını görmedim. Çatı, arada bir çıkagelen ve canhıraş savuşturulan bir sarman dışında güvenli ama doğal olmayan bir ortam. Ne zaman inecekler? (Atılgan olanın gözü dün köşe çamdaydı, epey bir hesap kitap yaptıysa da denemeye kalkmadı ama bu da yakındır -umarım arada itfaiyeyi çağırmamız gerekmez.) Başka kedilerle alan savaşlarını, rekabeti, hiyerarşiyi ne vakit öğrenecekler, öğrenmeye fırsatları olacak mı, kim bilir.

Şimdilik öğrenmenin sorumluluklarla ağırlaşmamış, kanıksamayla donuklaşmamış en tatlı, heyecan verici, oyunsu aşamasındalar. Hayatın kucağında ışıl ışıl bir yavruluk halinde.

Anaları insan bir anneye ne kadar benziyor ve ondan ne kadar farklı. Bir saldırıda canı pahasına korumaya hazır. Kaybında dişi bir kedinin yasını da gördüm. Ama uzamadı, dengelenen hormonlarıyla birlikte kaldığı yerden devam etti. Fark, insan dışındaki hayvanların hikayeler, senaryolar üzerinden yaşamaması.

Küf kedisi, kalbinin hala attığı sadece ağır ağır kıvrılıp bükülerek yılan dansı yapan kuyruk ucundan anlaşılacak şekilde sfenks pozunda uzanırken arkasında, etrafında yavrular tozu dumana katıyor. Hız ayarında ufacık bir hatayla aşağı uçacakları duvarın bir üstünde, bir dibinde birbirlerini kovalıyor. Aşka gelip analarının kafasına, karnına atılıyor, kuyruğunu tırpanlıyorlar.


Sfenksin kılı kımıldamıyor. Ne bir “Durun, koşmayın, terlersiniz, üşütürsünüz,” ne de “Aman ha, duvara çıkmayın, allah vermesin sonra..”

Bir iki hafta daha ve yavrulardan uzaklaşacak. Ben bir anneyim, artık sadece bir anne olarak var olabilirim deyip dört elle asılmak bir yana, onları da yaklaşmaya bırakmayacak.

Benden bu kadar. Doğurdum. Doyurdum. Temel bilgiyi verdim. Siz yolunuza. Ben de yeni yavrulara kadar kendi yoluma.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder