4 Temmuz 2020 Cumartesi

KIRMIZI KALEM


İnce bir zevki var. Mücevher gibi işlenmiş. Yalın. “Doğru.” Göz okşayan, ruh dinlendiren, canlandıran. Güzele açık, güzel olmayana kapalı. Kapalı olmakla kalmayıp kıyıcı.

İncelmiş hassalar eleştirelliği de bir o kadar keskinleştiriyor mu?

İnsan kalemtıraşa yalnızca kendi kalemini değil, duraksamayan bir iddia ile el aleminkini de mi sokma eğiliminde?

Kulağının arkasında alesta bekleyen kırmızı kaleme bakıyorum. Algıladığı en ufak falsoda (orta hakeminin cebinden şimşek gibi çıkarılan kırmızı kartla da akraba) not kırmaya, sınıfta bırakmaya hazır.

Tuzak şu ki inceldikçe dışlayıcılığı artan ölçütler kendilerine uymayan karşısında bölücü, koparıcı, en azından sekteye uğratıcı olmaya mahkum.

Kısıtlayıcı.

Harf, kelime, cümle, paragraf çizen o kırmızı kalem işin nerelere vardığının ayırtında değil.

Düşünceleri, hisleri, tepkileri, davranışları da çizdiğinin, çizip durmaktan gözünün önünde olanları kendi hallerinde göremez, anlayamaz olduğunun.

Hayatın o istese de istemese de orada olan koca koca dilimlerini oyun dışı bıraktığının.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder