Huşu içinde süzülüyordum ki dört kafadan
çığıran seslerle denize zeytinyağlılar yayıldı, yufkalar açıldı.
Daha önce de karşılaşmıştık. Öteki taraftan
giren, orta yaşın iki ucunda dört hatun. Suda hiç durmayan çeneleriyle yol alır
gibiler. En hararetlisi, ebedi genç kız seslisi. Yüzü, ağır boyalı saçları
sesinden farklı bir karakter çizen bir kadın. Konuşmasıyla ise her şeye
parmaklarının, dudaklarının ucuyla dokunuyor, pek taze, pek yeni, sonsuza dek
kol kanat gerilmeyi bekleyen bir çıtır.
Böreklerini şöyle değil de bak böyle
katlayadursunlar, rotamı güvenlik sınırından uzun bir hipotenüs çizip
değiştirerek makasın şen bir şakırtısıyla dersin, onları fotoğraftan kesip
çıkardım.
Dönüşte yine karşılaştık. Harfler, kelimeler
saça saça, cümleleri köpürte, noktasız virgülsüz üstüme geliyorlardı. Bu kez
güvenlik sınırının dışına kaçtım. Kafamı soka çıkara hızlanırken
gevezeliklerinin taze mürekkebini suyumla bulandırır, laflarını kaybola belire
biçimini, anlamını yitiren parçalarla olmadık bir yap-boz’a çevirir gibiydim.
Bu onları fotoğraftan kesip çıkarmaktan daha
eğlenceli oldu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder