Yeni bir hafta ile
bürokrasi engelli koşusunda diğer bir etabın başlangıcı.
Gece rüyamda tüylü, iri
bir kedi “Sen filanca yere gidiyor musun?” diyerek onu da götürmesi için
kardeşimin üzerine sıçradı. Kanca gibi çıkmış tırnağının kardeşimin gözüne
girerek ferini söndürüp bulanık ak bir perde indirdiğini gördüm.
Uykum kaçtığında
birbirinden olmadık senaryolar kafama üşüşüp beni çarpıntılı bir cin haline
getiriyor.
Ortak tema, kaprisli bir
gücün fare gibi oynadığı küçük bir figür olduğum hissi.
*
Sıkı bir katarsis yerine
geçen bir de terör rüyasından sarsılarak kendime gelmiş uyandım.
Senaryolara geçit verme,
dedim. Kapılma. Ne yapsan hayatın getireceğine nasılsa hazırlanamazsın.
Bırak.
Kendini muhatap olarak
görme (bu, ezilmenin en kestirme yolu). Olan hiçbir şeyi üzerine alınma.
Özü çıplak bir güç
oyunundan ibaret kuvvetli/şiddetli VE iğreti bir sistem hükmünü yerine
getiriyor.
Kızmak, sabırsızlanmak
böcek sokuğunu kaşımak gibi. Kendi kendini tahrik ederek nefesini daraltmaktan,
kendini daha da aciz issetmekten başka şey elde ettiğin yok.
Belirsizliğin böyle
kaprislisi hiç çekilir şey değil ama bir olgu. Ona milim kımıldamayan
mızraklarla senin kendi içinde saldırman karda-çamurda motor yaktırıcı bir
patinaj yapmak gibi.
Bırak.
İpe serecekleri un elbet
tükenecek.
Sakin ol.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder