9 Ocak 2019 Çarşamba

BAKMA

Hava durumuna bakacaktım dedim telefona uzanan elime diğer elimle vururken.

Hava durumu diye başlayacak, o posta, bu paylaşım derken dallanıp budaklanarak heba olacak dikkatin. Sen önüne bak.

Baktım.

Yağ, tuz ve salça girdiği en yavan yemeğe bile iştah açarken, bir kez varlığına alışınca bunların yokluğu doğal tadı en latif şeyleri bile yavanlaştırıyor.

Renk, hareket, çeşitlilik algıların yağ-tuz-salçası. Ekran (cazibe ve bağımlılık yapma ölçüsü sırasıyla cep telefonu, bilgisayar ve televizyon) algıyı bunlarla kaynatıp narkotik bir macun kıvamına getiriyor.

Acelesi olmadan gerekli sayılabilecek her göz atışının çevir, altına bak. İlk dürtünün mesela hava durumu değil, ekrana bakmak, ağzını havaya açan kuş yavrusu misali, oradan bir solucan, buradan bir böcek, bağımlı algıya uyarım gıdası sunmak olduğunu göreceksin.

Hava durumuna, sevimli kedi videosuna, bir Magnum fotografına, siyasi bir yoruma değil, bunları karşı durulamaz, vazgeçilemez kılan ekrana bakıyorsun sen.

Sigarayı bıraktığımda güçlü, keskin tatları da istemez olmuştum. Sirke, biber, sarmısağın fazlası fazla gelmeye başladı. Kahvenin de (“mideye şöyle okkalı bir yumruk gibi inmeli!”) koyusu. Sigaranın baskınlığı tatların hissedilmesi için bağırmasını, avaz avaz olmasını gerektiriyordu. Bu baş bağırtkanın ortadan kalkmasıyla damağım kendine geldi.

İlle ekran mı istiyorsun? İşte bak, karşında sönük tv’ninki. Bin bir türlü işlemle parlatılıp cilalanıp bağımlılık yapan yerli yersiz çıktı seli yerine kendi kafandan, içinden geçenleri yansıt, geç karşısına seyret.

Neredesin?


Nicesin?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder