2 Temmuz 2016 Cumartesi

İŞİD

Ramazan, tenhalığını bir ay daha uzattı, Korsan koyu müzik stüdyom oldu. Sabah güneşle birlikte kalkıp kısa bir kahvaltının ardından yolunu tutuyorum. Koyun uzun zaman gölgede kalan ucunda oturup insan sessizliğiyle dinginliğe dalıyor, ruhumu bunlarla akort edip başlıyorum. Üç gün sonra bayram. Cennetsi tenhalığın Eylül içlerine kadar son günleri.

Bu sabah çakıllı eğimden inerken çoğu bastığım yerde kalan dikkatimi tuhaf bir dağınıklık çekti. Şemsiyeler.. yerlerde. Şezlonglar darmadağın. Dünkü rüzgar? Yanlarına geldim. Hayır! Rüzgar filan değil. Biri, birileri ellerine balta, keser, aletleri alıp parçalamış, ayrılabilen arkalıklarını dört bir yana savurmuş. Dört beş tane de suyun birkaç metre açığında, dipte. Beton kaideleri çakıllardan çıkarılan şemsiyeler devrilmiş.

Ürperdim. Bir an buradan gitmeyi düşündüysem de kaldım. Oturulur yeri kalmış bir şezlonga oturup notaları başka birinin keser darbeleri arasına yaydım.

Kat kat işleyen beynim bir yandan gamlara çalışırken bir yandan da aklımı, içimi tarıyordu.

Korkunç bir öfkenin izleri arasında notaları inip çıkmayı garipseyen yanımla bunu sarsıcı bir duygu olarak yaşayan, işine bakıp gündelik müzik alıştırmalarını yapan ve kurcalayan yanlarım iç içe, çaldım, hissettim, düşündüm.

Yaşanırken görmek bile gerekmiyor, öfke öyle bir şey ki izleri de yıkıcı. (Bomba sonrası çağrışımları.)

Aklıma böyle bir yerde bile İŞİD sempatizanları geldi. (Bir hafta önce dağın üzerinde uzaktan kumandalı irice bir araç uzun süre uçtu, durdu, baktı. O gece İHA’ların bomba yağdırdığı rüyada da böyle bir yandan izleyerek kalmıştım, kaçmadım.) Akıl ve korku nerede ise kuşku da orada. Biraz daha sonra mantığım devreye girdi.

Arkasında bin bir hikaye olabilir. Gayet sıradan, kişisel, site ve yönetimine yönelik, güç bunlara yettiğinden başka bir yerden buraya çevrilmiş.. herhangi bir şey.

Sonra kökeni ve faili de önemsizleşti.

Asıl neyle sarsıldığımı ayrımsadım.

İç-dış, kişisel-kitlesel, haklı-haksız, savunulabilir-tartışılamaz.. Geçti bunlar bir kalem, geride özüyle öfke kaldı.

Doğan, patlayan, doğuran, çoğalan, infilak eden bombanın oksijeni emmesi gibi solunacak hava bırakmayan, aklı başa toplamanın gerektirdiği alanı korkuyla, güya savunma olan ilave saldırganlıkla dolduran.. öfke.

Şu halimize bak dedim: Zangır zangır. Asit saçan-saçılan.


Hepimiz İŞİD’iz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder