Plastik sabomun kalın tabanına deve çökerten dikenleri
saplana saplana kestirme patikadan Flamingo tepesine çıktım. Doğu koyuna bakan
yamaçta buranın Aphrodisias olduğu vakitlerden kalma duvar kalıntısına, kuru
çalıların yanı başına minderimi, onun üzerine de kendimi yerleştirdiğimde güneş, tuzdan kalınlaşmış şapkamın siperliğindeydi. Sapsarı kılıfından
çıkardığım flütü sessiz bir selamlaşmayla elimde tuttum. Gözlerimi ışıl ışıl
denize salıp ter dereleri ve soluğumu yatışmaya bıraktım.
Sonra başladım.
Azim ile motivasyon birbirini doğuran, besleyen şeyler.
İkisi birlikte de derinleşen konsantrasyon demek. Konsantrasyonsa kendini
bölünmeden, tek parça halinde ana, yaşadığına verdiğinde olanları yaşatıyor. Müthiş
bir.. somluk var bunda.
Burnum notalardan kalkmamış. Yürüyüşçü çifti 37. egzersizde
ancak önüme geldiklerinde fark ettim. Önden giden adamdan başının üzerine
kaldırdığı elleriyle sessiz bir alkış aldım, kadın da kır çiçekleri demetini
sallayarak selamladı. Hızla geçerlerken konsantrasyonum da herkesle dost bir
köpek gibi onların peşinden gitti bir süre.
Toparlayıp Rooda’nın çeşitli kaynaklarda adı övgüyle
geçen kıvraklık alıştırmalarına geçtim. Başlayalı iki hafta oluyor, ilk
sayfadayım.
Azim, motivasyon, konsantrasyon sabırsızlığa hiç yer bırakmadığı
için bunların yan bir ürünü öyle bile algılanmayan sabır. Amaç daha iyi olmak
ama bu şu an neysem onu bir an önce geride bırakma dürtüsü uyandırmıyor.
Zamanla barışığım. Kurgusal, hayali, arzulanan bir gelecek fikrine
sıçramayacak, olduğum yerde derinleşecek kadar barışık. Sonuç, başta dünya
kadar hantal kaldığım egzersizlere elimin giderek yatması. Bu da beynimde yeni
doğan bir bebek hararetiyle oluşan, karmaşık ağlar ören nöral yolları tam anlamıyla
elle tutulur yapıyor.
Çiftten epey sonra gelen yürüyüşçüyü de son anda fark
edecek kadar kendimi vermiştim. Adam önümden geçerken elini kalbine götürerek
selamladı. Flütümü eğerek karşılık verdim. Konsantrasyonum bu kez de flütün ucundan
kayıp gitti. Ama zaten sonuna gelmiştim. (İnsanlara duyarsızlaşmak için gidip
bir parkta, yol kenarında vs çalmalı.)
Flütü güneşe doğru kaldırıp tersinden içine baktım.
Işık, bir oktav boyu deliklere hücum ederek gövdeye doldu,
flütü hafifçe çevirişlerimde halkalar halinde hareket ediyordu.
Asklepion’un, tepesine pencereler açılmış şifa/telkin
tüneli gibiydi.
Kendimden geçtim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder