10 Temmuz 2016 Pazar

BU SABAH

Plastik sabomun kalın tabanına deve çökerten dikenleri saplana saplana kestirme patikadan Flamingo tepesine çıktım. Doğu koyuna bakan yamaçta buranın Aphrodisias olduğu vakitlerden kalma duvar kalıntısına, kuru çalıların yanı başına minderimi, onun üzerine de kendimi yerleştirdiğimde güneş, tuzdan kalınlaşmış şapkamın siperliğindeydi. Sapsarı kılıfından çıkardığım flütü sessiz bir selamlaşmayla elimde tuttum. Gözlerimi ışıl ışıl denize salıp ter dereleri ve soluğumu yatışmaya bıraktım.

Sonra başladım.

Azim ile motivasyon birbirini doğuran, besleyen şeyler. İkisi birlikte de derinleşen konsantrasyon demek. Konsantrasyonsa kendini bölünmeden, tek parça halinde ana, yaşadığına verdiğinde olanları yaşatıyor. Müthiş bir.. somluk var bunda.

Burnum notalardan kalkmamış. Yürüyüşçü çifti 37. egzersizde ancak önüme geldiklerinde fark ettim. Önden giden adamdan başının üzerine kaldırdığı elleriyle sessiz bir alkış aldım, kadın da kır çiçekleri demetini sallayarak selamladı. Hızla geçerlerken konsantrasyonum da herkesle dost bir köpek gibi onların peşinden gitti bir süre.

Toparlayıp Rooda’nın çeşitli kaynaklarda adı övgüyle geçen kıvraklık alıştırmalarına geçtim. Başlayalı iki hafta oluyor, ilk sayfadayım.

Azim, motivasyon, konsantrasyon sabırsızlığa hiç yer bırakmadığı için bunların yan bir ürünü öyle bile algılanmayan sabır. Amaç daha iyi olmak ama bu şu an neysem onu bir an önce geride bırakma dürtüsü uyandırmıyor. Zamanla barışığım. Kurgusal, hayali, arzulanan bir gelecek fikrine sıçramayacak, olduğum yerde derinleşecek kadar barışık. Sonuç, başta dünya kadar hantal kaldığım egzersizlere elimin giderek yatması. Bu da beynimde yeni doğan bir bebek hararetiyle oluşan, karmaşık ağlar ören nöral yolları tam anlamıyla elle tutulur yapıyor.

Çiftten epey sonra gelen yürüyüşçüyü de son anda fark edecek kadar kendimi vermiştim. Adam önümden geçerken elini kalbine götürerek selamladı. Flütümü eğerek karşılık verdim. Konsantrasyonum bu kez de flütün ucundan kayıp gitti. Ama zaten sonuna gelmiştim. (İnsanlara duyarsızlaşmak için gidip bir parkta, yol kenarında vs çalmalı.)

Flütü güneşe doğru kaldırıp tersinden içine baktım.

Işık, bir oktav boyu deliklere hücum ederek gövdeye doldu, flütü hafifçe çevirişlerimde halkalar halinde hareket ediyordu.

Asklepion’un, tepesine pencereler açılmış şifa/telkin tüneli gibiydi.


Kendimden geçtim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder