12 Temmuz 2016 Salı

İNCE BİR RUH

Gözü divandaki saza takılan elektrikçi “O flüt sesi sizden mi geliyor?” diye sordu. Lamba takmaya gelmişti. Evet, ama nereden duymuş ki? Neredeyse otuz yıllık lambanın artık duvara kaynamış olmasından korktuğum paslı vidalarını gayet ekonomik hareketlerle sökerken “Geçende Korsan koyunun oralardan geçiyordum” dedi. “Birden kulağıma gelmeye başladı. Masal gibiydi..” Bileziğinde en yenilerinin kanatları hala belirgin, diğerleriniyse zamanın toza çevirdiği böcek kalıntılarından kalın bir katmanla eski fanusu bana uzattı. “Ortaokulda bize de vermişlerdi. Çalardım. Sonra unuttuk gitti tabii.” Elleri ustaca işlemeye devam ederken uzaklaşan bir sesle ekledi. “İnsanın bir müzik aleti çalması öyle güzel ki. Önemli.. Hangisi olursa olsun.” Buralıymış ama babamın köyünü, civarları tanıyordu. “Pamuk toplamaya gelirdik çocukluğumuzda.”

Tıkıt tıkır, tertemiz çalıştı. Gittiğinde babama sordum. Tanıyormuş. “Ne zaman karşılaşsak yerlere kadar eğilerek ellerime sarılır.” Geldiğinde selamlar selamlamaz babamın okuduğu kitabı alıp ilgiyle karıştırmış.


Bodur bir gövdede ince bir ruh.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder