2 Şubat 2016 Salı

pH

İnce seslere geçiş çaba istiyor, çalışma. Parmak kullanımı ve üflemenin birden değişmesinde kıvraklaşmak uzunca bir yol. Koyuldum, gidiyorum.

Her yeni şeydeki acemilik, sarsaklık, hantallık, konu bir müzik aleti olduğunda hayli gürültü, nahoş ses demek. Kemirgenler üzerinde kimyasal aşındırıcı deneyleri yapar gibiyim. Notalar çığlık çığlığa. Birden boğuluyor, gıcırtılarla yükseliyor, çatlıyor, çatallaşıyor, iniltiye, homurtuya dönüşüyor, adını koyamadığım daha birçok ara hale girip çıkıyorlar.

Aklıma geldiğinde komşular için üzülüyorum ama aklım çoğunlukla sadece yaptığım işte.

Dikkatim bölünmediğinde hiçbir sabırsızlık duymuyorum. Ne ki sabırsızlık? Olduğun yeri şiddetle reddederken henüz olmadığın yere can atmak. Yaşadığını yok bilip yaşamayı umduğuna atlama dürtüsü.

Bir kez daha, bir kez daha ince fa diyez’den sol’e geçerken ise sadece oradayım. Aklım ve dikkatim, arka ayakları üzerinde oturan kedinin etrafına doladığı kuyruğu gibi benimle.  Kurgusal geleceklere, geçmişe savruluş yok. An var. Tabağımdaki ne ise o.

Odaklanma müthiş bir derleyip toplayıcı.

Tepkiselliğin sonu, itidalin başı.

*
İtidal.

Tepkiye tepkilerle cevap vermenin vardığı can yakıcı-can alıcı körleşmeden, avaz avaz sağırlaşmadan çıkış yolu.

Bir durup sakinleşmek. Silahları kuşanmadan an’a açılmak.

Flüte çalışırken hayata çalışıyorum gibi geliyor.

Tepkiyi bir yana koyup onun yerine algıyı bilemek, içimdeki ve dışımdaki karmaşaya havlayıp ulumadan bakmak derinlerden sabırla, anlayışla, şefkatle besleniyor.

Yavaş yavaş. Adım adım. Geri tepmeleri, reflekslerin öne çıkıvermesiyle de birlikte, usul usul. Her seferinde biraz daha kolay, biraz daha akıcı, biraz daha uzun.


Ruhumun pH değeri asitten alkaliye doğru ilerlerken evet ya, diyorum, yaşama tadını, barışı geri veren itidal gerçekten.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder