İnce seslere geçiş çaba istiyor, çalışma. Parmak
kullanımı ve üflemenin birden değişmesinde kıvraklaşmak uzunca bir yol.
Koyuldum, gidiyorum.
Her yeni şeydeki acemilik, sarsaklık, hantallık, konu bir
müzik aleti olduğunda hayli gürültü, nahoş ses demek. Kemirgenler üzerinde
kimyasal aşındırıcı deneyleri yapar gibiyim. Notalar çığlık çığlığa. Birden
boğuluyor, gıcırtılarla yükseliyor, çatlıyor, çatallaşıyor, iniltiye, homurtuya
dönüşüyor, adını koyamadığım daha birçok ara hale girip çıkıyorlar.
Aklıma geldiğinde komşular için üzülüyorum ama aklım
çoğunlukla sadece yaptığım işte.
Dikkatim bölünmediğinde hiçbir sabırsızlık duymuyorum. Ne
ki sabırsızlık? Olduğun yeri şiddetle reddederken henüz olmadığın yere can
atmak. Yaşadığını yok bilip yaşamayı umduğuna atlama dürtüsü.
Bir kez daha, bir kez daha ince fa diyez’den sol’e
geçerken ise sadece oradayım. Aklım ve dikkatim, arka ayakları üzerinde oturan
kedinin etrafına doladığı kuyruğu gibi benimle. Kurgusal geleceklere, geçmişe
savruluş yok. An var. Tabağımdaki ne ise o.
Odaklanma müthiş bir derleyip toplayıcı.
Tepkiselliğin sonu, itidalin başı.
*
İtidal.
Tepkiye tepkilerle cevap vermenin vardığı can yakıcı-can
alıcı körleşmeden, avaz avaz sağırlaşmadan çıkış yolu.
Bir durup sakinleşmek. Silahları kuşanmadan an’a açılmak.
Flüte çalışırken hayata çalışıyorum gibi geliyor.
Tepkiyi bir yana koyup onun yerine algıyı bilemek,
içimdeki ve dışımdaki karmaşaya havlayıp ulumadan bakmak derinlerden sabırla,
anlayışla, şefkatle besleniyor.
Yavaş yavaş. Adım adım. Geri tepmeleri, reflekslerin öne
çıkıvermesiyle de birlikte, usul usul. Her seferinde biraz daha kolay, biraz
daha akıcı, biraz daha uzun.
Ruhumun pH değeri asitten alkaliye doğru ilerlerken evet
ya, diyorum, yaşama tadını, barışı geri veren itidal gerçekten.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder