15 Şubat 2016 Pazartesi

BİR BARBUNYA YORUMU

Piştikten hemen sonra cam tencereye aktarılmış barbunya pilakiye baktım. Kapaktaki buğu, damlalar, sebzelerin sarı, turuncu, kahverengi beneklerini kırıp bulandırarak hareketli bir resme dönüştürüyordu.

İşi gücü bırakıp kamerayı kaptım, çektim.


Makinenin gördüğü gözümünkiyle çakışmıyordu. Picasa’da üzerinde oynadım. Renkleri abartıp çözünürlüğü yükselterek farkı azaltmaya çalıştım. Gösterdiğini yapamasam da parmağı güçlendirerek Bir de böyle bakın! demeye.

Göz, kamera, bilgisayar programı. Üç aparat, üç sonuç.

Hangisi gerçek diye şöyle bir sorulacak olduğunda cevap pat diye gelmeye meyilli. Gözünki tabii!

Neden tabii? O gözün ardındaki akıl almaz karmaşıklıktaki fizyolojik koşulun psikolojik, kültürel, döneme bağlı olanlarla bir araya gelerek bireysel, benzersiz bir kokteyl oluşturması ve başka kokteyllerle etkileşimi düşünüldüğünde ortada –başka türlü olamaz anlamında- “tabii” diye bir şey kalıyor mu? (12 yaşında da böyle mi görürdüm? Bu görüntü bana çok kötü ya da fevkalade bir deneyim çağrıştırıyor olsa? Daha sonra nasıl göreceğim? Katarakt yavaş yavaş ilerlerken, alındıktan sonra? Modern resim öncesi böyle görebilir miydim? Gözüm düz bir yemek görüntüsünün ötesine geçebilir miydi? Bana farklı bakmayı öğreten mesela bir Paul Klee olmasa? Ya da fotografla bu kadar zaman geçirmemiş olsam? Kameranın, foto editing programlarının teknik dili, olanakları, maruz kaldığım sayısız diğer fotograf bakışımı biçimlendirmemiş olsa?)

Ama hayır! Çok derinlere kök salmış bir inançla hangisi gerçek sorusunun cevabı ısrarla benim gözümün gördüğünden yana kayıyor. Kişisel olarak değilse de benim topluluğumun, kültürümün, ideolojiminki.

İnsani her şey gibi onu da kat kat sosa buluyoruz elbette. Gerçeği temsil etme iddiası olmadan girişilemeyecek güç savaşları, bağlı kalmak üzere burnumuza dayatılan gerçeklerin toplumsal tutkallık/gardiyanlık işlevi.. Çok amaçlı bir şey bu Gerçek. Ne kadar da ağır, ezici, kasıntı, kasıcı.


Çiz gerçeğin üstünü, yerine izlenim ve yorumları de. Huzur, barış, neşe gelsin. Barbunyanı da afiyetle kaşıkla!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder