Taktığımdan hoşlanmış, doğum gününe benden kendine bir küpe
al, dedi babam.
Girdiğim dükkanda taşlı, işli, formu kendi içinde
başlayıp bitenlerin önünden hızla geçtim. Rafların ucunda, ufak bir köşedekiler
önünde durdum.
Bunlar elişi, Anadolu Medeniyetlerinden esinlenme dedi
sahibe.
Evet, o da kil tabletler dolusu hikaye demek ama asıl..
Birkaç çift arasından biri mıknatıs gibi çekti. Açıklamasının sonradan geldiği,
bazen de hiç gelmediği o dolaysız çekimlerden.
Bu! dedim, aldım, taktım, çıktım.
İnsanın dilin, kelimelerin ötesine geçen doğrudan,
etraflı, derinlemesine algısına kulakta en yakını müzikse gözde de soyut anlatım. Al, bakışının,
hissedişinin zaman içinde değişen, farklılaşan, dönüşen, öncekilerle bazen
taban tabana zıtlaşan içeriğini yansıt yansıtabildiğine. Dün kışı senin için
dile getiren bugün sıcacığın anlatımı olsun. Bugün çatışmanın resmi gibi
gördüğün nasıl dün mesela fırtınalı bir bütünleyiciliğin tasviri idiyse.
Kulağımdaki hissini, tam kıvamındaki ağırlığını, taşımayı
da sevdim. Vitrinlerde, kaldırımlara park etmiş arabaların camlarında
yansımasına gülümseyerek yürüdüm.
Yüzeyinde gezinen parmaklarımın ucunda babamla
ilişkimizin evrimi açıldı, dalgalanma ile kıvrımlanma arası iniş çıkışlarına
serildi.
Büyük bir arkadaşlıkla başlayan (babamın kızıydım)
ilişkinin mesafelenişi, çalkantılar, tepkisellik, itiş, ılık bir barıştan geçip
anlayarak tanımaya, birbirini olmaya bırakmaya, derinleşen bir karşılıklı
hoşnutluğa vardığı bugüne gelişi.
Yeniden akabilen saf sevgiye.
Kulağa iyi bir küpe, evet.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder