Rüzgar kuzeyden, buralıların deyimiyle acılı esiyor. Isıtamayan güneş, ışıltısıyla canlandırıcı. Poyrazın yükselip alçalışları, uzak bir inşaatın
kürenen kum sesleriyle kuşlarınkini bir örtüp bir açıyor. Sadece rüzgarla
denizi dinle, ışığın işlerini, saatten saate renkleri seyret, canın hiç
sıkılmaz, ne eğlencelik ararsın ne avuntu. Ekleyeceksem ben buna fazladan
kamerayı ekliyorum, flütü, defter-kalem ve bir kitabı. Gün sona erdiğinde
şölenden kalkmış gibi doygun oluyorum.
Sıcağı severim ve varsa sessizliği. Bu ikisi aynı zamana
denk gelmediğinden buranın hoşlaşarak yaşadığım sezonu üç mevsime yayılıyor.
Dinginlik arası kavurucu sıcak!
Bir ayını dünyanın bir ucunda geçirdiğim yedi ay daha
doluyor. Terörle, sarsıntılar, gerçek-hayal edilen-korkulan karanlıklarla,
karmaşayla dalgalar halinde parçalanan, tuz buz olan bir huzur aralığı. Yaşamın
avaz avaz manşetlerin ötesindeki duru, yalın hali. Boğulma, dur, buraya çekil
ve çerçeveni genişlet; toparlan, bütünlen ve her şeye yeniden bak diyor.
Noktaları çok farklı birleştirecek, başka “gerçeklikler” göreceksin o vakit.
Aslolan öne çıkacak.
Hayat!
*
Biraz fotograf?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder