7 Şubat 2015 Cumartesi

MARK LOTZ İLE BİR CAZ DİNLE(ME)TİSİ

Akşam için bir araya geldiği müzisyenlerle çalacak flütçü Mark Lotz’u dinlemeye Samm’s Bistro’ya gittik. Parıltısını kaybetmemiş Gaziosmanpaşa’da şık, ışıltılı bir yer.

Çoğu şıkır şıkır giyimli insanlar gelip küçük mekanı kısa zamanda doldurdu. Yemek ve içki servisiyle birlikte gösteri de başladı.

Mekana yetip de artan ses düzeninde bir sorun yoktu. Sorun (derdinizin müzik dinlemek olduğu düşünüldüğünde) sessizlik düzensizliğindeydi.

Müziği bastırmaya çalışan ısrarlı sohbetlerin uğultusu, buna tizleşe pesleşe çizikler atan kadın erkek sesleriyle yükseliyor, ortalıkta vızır vızır dolanıp, geçen iki dakika içinde yeni bir isteğiniz hasıl olup olmadığını soruşturan garsonların hareketine karışıyordu.

Fırıncı küreği iriliğinde akıllı telefonlar orada burada parlayıp sönüyor, arada flaşları sahnede, müzisyenlerin üzerinde patlıyor, insanlar kendilerinin, arkadaşlarının fotografını çekmeyi bıraktığında toplu fotolar için garsonları çağırıyordu.

Komşu masada oturan iyi, tatlı ifadeli obez genç kadın gözümün önündeydi. Bir çiftle birlikteydi. Erkek kendi telefonuyla baş başayken kadınlar durmadan kafa kafaya veriyor, bir boşluk olduğu an şişman olan, cüssesiyle oranlı telefonunda mesajlarına bakıp hoş bulduklarını, resimleri arkadaşına gösteriyordu. Gözümün önünden ışığını saçarak geçenler arasında üzgün suratlı bir San Bernard da vardı. Telefonun ışığının geçici bir süreliğine söndüğü bir ara, yerde duran plastik torbasından çıkardığı büyük peynir tahtasını arkadaşının onayına sundu.

Burada olmaktan memnun görünüyordu. Orada bir yerde müzik çaldığını hatırlamayacak kadar meşgul başkaları da.

*
Güzel bir süzme ve odaklanma egzersizi olabilirdi. (Birlikte gittiğimiz arkadaşlarımdan birinin gayet iyi yapıp akşamdan keyif çıkardığı gibi.) Ben yapamadım. Sinirlenmedim, gerilmedim ama pelteye döndüm.

Olsun. Geri dönüşle bu dinleme engeli başka bir gösteriye dönüşüyor.

Tezahür farklarıyla birlikte ne muaf ne yabancısı olduğum insan zihninin maymun doğasının tek perdelik piyesine.

Kıpır kıpır.

Diken üstünde.

Durduğu yerde bulamadığını durduğu yerde kendileri de bir şey bulamayan başkalarının gürültülü arayışında yakalama peşinde. (Belki bir sonraki San Bernardlı mesajda..)

Kaçan. Kovalayan. Daldan dala atlayan. Kaybolan. Sanan. Varsayan. Yok bilen. Çok bilen. Hiçbir şey bilmeyen. Kuyrukları peşinde dönüp duran.


Yitik insan zihni.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder