8 Nisan 2014 Salı

BAŞKALARININ ANILARI

Kütüphanede bir defter geçti elime. Rehberlik yaparken turistlerden dinlediğim anekdotları kaydetmişim. 1986-90 arası olmalı.

Açtım, okumaya başladım.

*

Çocukluğumun, izi bir karabasanınki gibi hiç silinmeyen anılarındandır: Macar İsyanı. 1954’teydi galiba.. Macar sınırına yakın bir kasabada oturuyorduk. Ortaokuldaydım. Bir sabah radyodan duyduk. Macarlar Özgür Dünyanın yardımını istiyorlardı. Çağrı aralıksız ve her dilden yapılıyordu: ‘Düşman kapımızda. Direneceğiz. Yardım edin.’ Aralıksız. ‘Sonuna kadar-Direneceğiz.’ Yoldaydık. Bir yere gidiyorduk. Ve açıktı radyo; kulaklarımız, gözlerimiz. ‘Sonuna kadar..’ Direndiler de. Bütün bir gün. Ruslar radyo istasyonun kapılarını tekmelerle indirene kadar. Sonra silahları duyduk. Kurşunlardan biri mikrofonu ve yinelenen sözcüğü parçalayana dek. Direne..

*

Aramızda kamp kurma deneyimi olan vardı kuşkusuz. Ama daha önce kimse bir ciple çöl geçmemişti. Cipi kiraladık. İtalya’dan Kuzey Afrika’ya gemiyle ulaştık. İşte önümüzdeydi. Büyük Sahra.

Çöl bir hayatta kalma savaşıdır. En yakındaki yerleşimden yüzlerce kilometre uzak, kısa sürede içgüdülerle birleşir akıl. Kum fırtınalarını kollamak –Çadır kurarken renginden kum katmanının ne kadar eski olduğunu olabildiğince doğru kestirmek zorundasındır. Çok yeni olmamalı ne de çok eski. Bu katmanlar tıpkı açık deniz dalgaları gibi metrelerce yüksek, çölün topografyasını sürekli değiştirir. Zehirli yılan, böcek yuvalarına dikkat etmek. Kuyuları bulmak. Bütün bunlar bir süre sonra soluk almak kadar doğal bir eyleme dönüşür.

En kötüsü sinekler. Bedevi fotograflarında görmüşündür: Yüzü sinek dolu insanlar. Tehlikeli hastalık taşıyıcısı küçük sinekler göz, burun ve ağza üşüşür; nem çeker onları.

*

Doğu ve Batı Almanya arasındaki politik gerilim olanca yoğunluğuyla sürüyor. Doğu’ya geçiş, herhangi bir yabancı için Federal Almanlara kıyasla çok daha kolay. Ama bizim başımıza gelenler diğerlerine de gelmiyor değil. Bir İtalyan kamyon şoförü. Sınır kapısını geçip henüz tarafsız bölgede bir köprü üstündeyken kağıtlarını kontrol kulübesinde unuttuğunu fark ediyor. Yanındaki arkadaşına hemen döneceğini söyleyip kamyondan iniyor, köprüyü yaya geçerken ateş açılıyor. Ölüyor.

*

Gazetecilik beklenmedik durumlarla sıkça karşılaşılan bir meslek olduğu için kıvrak bir zeka gerektirir. Teknik bir sorun yüzünden bir gün fal köşesini yetiştiremedik. Başka bir iş için odasına girdiğimde yazı işleri sekreteri telefonda konuşuyordu. Karşısındaki kadının öfkeyle yükselen sesi rahatça işitiliyordu:

Bu ne rezalet! diye gürlüyordu kadın. Bugün fal köşesi çıkmamış. Bütün gün ne yapacağım şimdi ben?!

Sekreter kibarca teknik sorundan söz ettikten sonra ‘ama fal köşemiz hazırdı; yıldızınızı lütfederseniz önümdeki metinden derhal okuyabilirim’ diyerek bizim rakip bulvar gazetesinin fal bölümünü açtı. Elimdeki dosyaları bırakmış, ilgiyle izliyordum. Falı okunan kadın daha da artan bir öfkeyle bağırdı:

‘Skandal! Utanmazlık! Söyledikleriniz bugünkü (…) gazetesinde aynen yazıyor!!’

Sekreter alabildiğine soğukkanlı, cevabı yapıştırdı:

‘Görüyor musunuz hanımefendi, yıldızlar hiç yalan söylemez.’

*

Doğu Almanya’yı kat ederken özellikle bir Batı Almanın benzin istasyonu, yol kenarı, köy gibi ara yerlerde durup insanlarla herhangi bir alışverişte bulunması kesinlikle yasaktır. Sürekli denetlenir buraları. Doğu Almanya’da ender bulunan şeylerden biri de portakal. Leipzig gibi, fuarları dolayısıyla politik propaganda merkezi olmuş, görece bir bolluğun olduğu bir kentte bile portakal yoktur. Sıradan bir Alman, arabasıyla Doğu’ya geçiyor. Dönüş yolunda, yanında getirdiği portakalların arttığını hatırlıyor. Durduğu benzin istasyonunda küçük çocuklu bir aile görüp kalan birkaç meyveyi onlara veriyor. Sınırda Doğu Alman polisi tarafından tutuklanıyor. Uzun süre hiçbir haber alınamıyor. Günler sonra cesedi, kalp krizi sonucu öldüğünü bildirir doktor raporuyla birlikte ailesine gönderiliyor. Göğüs ve boynundaki morluklar raporda kısaca şöylece açıklanıyor: Sorgu sırasında ruhsal gerilime bağlı kalp kriziyle oturduğu iskemleden düşerken masa ve zemine çarpmıştır.

.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder