Peki, İdeal yok mu, dedi Güler.
Var (öz, o) ama yaşam içinde kalıcı değil, dedim. Olamaz da. İdealin dışavurumu sadece belli bir an. Güneşin bir an belli bir açıdan bir yaprağa düşmesi gibi. Oysa her şey hareket halinde. Yaprak kımıldıyor, güneş bulutun ardına giriyor, ışığın açısı değişiyor. Değişiyor o belli vuruş. İyi ki de böyle. Çünkü kalıcılaşan İdeal, bu hareket dünyasının ölümü olurdu, zamanın sonu. Evrenin “la” sesini veren diyapazon gibi İdeal. Akortta kalmak için onu aralıklarla duymak gerek. Ona uyumlanarak yaşamak, hareket içinde la’dan kaymak ve iç kulağını yeniden ona açmak.. Tıpkı her parçanın sonunda sazlarını yeniden ayarlayan bir orkestra gibi. Bu böyle sürüp gidiyor işte.
*
(Eski yazılardan.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder