15 Aralık 2011 Perşembe
ALARM!
Yanım yöremde kapılar hızla çelikleşirken ben (bunlara biraz da gizli bir burun kıvırmayla) aldırmadım. Felsefem onların kapılarından daha sağlam görünüyordu: Bildiğin tahta kapı hırsıza açık bir mesajdır. “Bak! Hiç sakınılmadığına göre bu kapının ardında zahmetine değecek bir şey yok.”
Kaldı ki diyordum, bu da hayatta bir kez açtığın alanı hızla dolduran, durmadan da fazlasını isteyen şeylerden. Cep telefonu, bilgisayar, Facebook gibi. Güvenlik fikri! Elini verirsen kolunu kaptırırsın. Verdiğinden çoğunu alır. İyisi mi kafandan, böylece hayatından uzak tutmak.
Fena gitmiyordu. Sokağa, apartmana, komşulara dadanan hırsızlar kapı gibi sağlam “mesajımı” on beş yıldır doğru okumuş, bir bana ilişmemişlerdi -ta ki sembollerden pek anlamadığı anlaşılan bir tanesi bu yakınlarda kilidi kurcalayana dek.
Peki. Eşeği bağlayacak daha sağlam bir kazık bulalım bakalım.
Güvenlik sistemi şirketini aradım. Daha keşfe geldiklerinde yüreğim daralmaya başladı: Pencerelere sensorlar (çelik makasıyla kıtır kıtır kesilip sardalye kutusu gibi açılıveren pencere demiri hikayeleriyle desteklenmiş). Hareket detektörleri (“Gece tuvalete kalktığınızda odanın şu tarafına geçer misiniz? Açısını ona göre ayarlayalım”). Bakkalın çırağının caniye dönüşeceği tutar da arka cebinden çektiği bıçağı gırtlağınıza dayayarak sistemi devreden çıkarmanızı hırlarsa istediğini yapar gibi görünüp aslında doğrudan polisi harekete geçirecek acil durum şifresi. İtfaiye, polis ve ambulansla bağlantılı “panik düğmeleri” (“Arzu ederseniz bunlara bastıktan sonra önce sizi arayıp teyit alırlar, bu adımı atlayıp düğmelere bastığınız an kapınıza gelmelerini de programlayabilirsiniz.”)
Düğmeler, şifreler, kodlar, 160 desibel şiddetiyle bir hata yaptığınızda siz ya da hırsız kardeşe feleğini şaşırtacak siren, fıldır fıldır dönüşünü hayra mı şerre mi yormalı, kararsız kaldığınız mavi uyarı ışığı. (Masalların hazine mağarasını koruyan zümrüt gözlü, alev dilli ejderi yerine 20 x 30 cm. beyaz plastik kutuya gömülü bu ışık! Gittikçe çaptan düşüyoruz.)
“Sistem” (ay, bir sistem daha!) gelip hayatımın, mekanımın orta yerine çöküverdi.
İçimden gelen, adamları kibarca gönderdiğim gibi ne kadar pencere varsa kapıyla birlikte ardına kadar açıp yere sırtüstü uzanmaktı. Onun yerine sözleşmeyi imzaladım.
Ertesi gün gelip etrafıma sıkı bir ağ gibi ördükleri kabloları döşediler. Elektriğe, telefon hattına bağlayıp hayata geçirdiler. Sistem yataktan doğrulmaya hazır Frankenstein gibi yavaş yavaş dirilirken ben kendimi onun boşaltacağı yatağa yığılıyor hissediyordum.
Artık “güvendeyim” ama özgür değilim: Korkudan, aldırmaktan özgür. İçi içe yedirten kurt, fikrimden cismime yerleşti. Oradan da fikrime daha fazlasını yaptırtmak için (çelik kapı, çelik kapının önüne demir parmaklık) elinden geleni ardına koymayacak.
*
İşlerini tamamlayıp gitmeden önce bütün bu salatanın nasıl işleyeceğini “kısaca” anlattılar. Karayipli şeften mango soslu, romda marine edilmiş pasifik tavuğu tarifi alır gibi kafa salladım. “Bilmek istediğiniz diğer konuları el kitabınızda bulabilirsiniz” deyip beni bu gönülsüz varılmış kaba, haşin kocayla gerdeğe girmek üzere baş başa bıraktılar.
El kitabına tembellik ve disleksi karışımı bir uzaklıktan baktım. (Elime aldığım birkaç yapraklık her kağıt malzemede yaptığım gibi kokladım tabii ama okumaya yeltenmedim.) Sistemi kurmadım. Ama plastik muhafazada el kitabıyla verdikleri çıkartmalardan birini (“Bu mekan filanca tarafından korunmaktadır”) balkonun dışına yapıştırdım. Güzel durdu.
Sabah firmadan sisteme katıldığım için bir tebrik mesajı geldi ama ben onu şöyle okudum:
“Alıp taktırdığınız, kullanamayacak kadar kafasız olduğunuz bu sistemin sizi ezoterik güçleriyle korumasını temenni ederiz!”
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
HAY bin yaşa! Hiç bu kadar gülmemiştim uzun zamandır. Zaten benim de hissiyatım şudur ki; tıpkı sarmaşık dolanmış bahçe kapılarındaki paslı
YanıtlaSilDİKKAT KÖPEK VAR
tabelası gibi bunun da işlevinden ziyade varlığının ilanıdır hırlıyı hırsızı uzak tutacak...
neme lazım; ya gerçekten gelip baldırımı kaparsa korkusu gibi: neme lazım ya çalarsa???
Güle güle kullan--neme