Her sabah hatırlat kendine.
Bugün karşına her şey
çıkabilir, yoluna her şey devrilebilir.
İrili ufaklı can sıkacak,
sabrını zorlayacak, kaygıya, üzüntüye boğacak şeyleri önem sıralamasına
aldırmadan aklından ama asıl, yaşamaktaymışın gibi gönlünden geçir.
Yataktan kalkarken
bileğini burkabilir, kolunu kırabilirsin.
Elin ayağın olmuş
makinelerden birinin bozulacağı tutabilir.
Küçük bir pıhtı gidip
beyin damarlarını tıkayıverir, bir andan ötekine elden ayaktan düşersin.
Çatın akar.
Bir aracın altında
kalabilir, arabanla bir canlıyı çiğneyebilirsin.
Boğaz ağrısı diye
göründüğün hekim seni başka bir hekime yollar, pek az ömrün kaldığını ondan
öğrenirsin.
Aynı şeyin çok sevdiğin
birinin başına geldiğini öğrenirsin.
Sevdiğin biri bugün ölür.
Gül gibi geçinip giderken
bir arkadaşınla aranız bir daha eskisi gibi olamayacak hale bugün geliverir.
Gözün gibi baktığın bir
nesneyi elinin (giderek de artan) beklenmedik bir hoyratlığıyla kırarsın.
*
Hayatı nispeten öngörülür
olanlar belki bir on dakika belki de on yıl sürecek olsa da geçici olduğunu
unutarak istikrarın rehavetine rahatça kapılabiliyor. Hayatın az dikenli gül
bahçesi olduğuna dair tehlikeli bir yanılsama o zaman insanı giderek dayanıksız,
zayıf kılıyor. Çaba, dikkat bu kontrol çemberini korumaya, sürdürmeye
yoğunlaşıyor.
Oysa böyle bir olaysızlık
bugün var – yarın yok bir mola.
Onun için her sabah
hatırlat kendine, zihnin ve yüreğin hazır olsun.
Teknen her an rüzgara,
fırtınaya, kasırgaya kapılabilir.
Esenliği istikrarda değil,
esneklikte ara.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder