Gel, dedim kendime, bakımsız mandalina bahçesine dönmüş şu saçlarını kestirmeye götüreyim seni, bahane olur, gezeriz de biraz.
Tıngır mıngır Güvercinlik
yolunu tuttuk. Hep kıyısından geçtiğim köye bu yıl ilk kez yolum düşmüş, amcamı
berberine bırakırken meydanına şöyle bir inip çıkmıştım. Böyle, ufak balıkçı
barınağı, çınarın altında kahvesi, kıyıda bir iki lokanta ile avuç içi bir yer
görünmüştü. Orada arabayı bırakacak yer bulamayınca koyun bir ucuna kadar
gittim. Ne uzunmuş! Ne de güzel. Karşıda, yazın yangınlarda kavrulmuş tepeler,
dımdızlak kalan, tepeleri yangınlardan önce kemirmiş otel üzerine otel
doymazlığı. Ama bu, 360 derecenin belki 40-50 derecelik bir dilimi. Geri kalan,
arkalardaki tepelere doğru hala sık yeşil, kıyıda eski, iddiasız, çirkin de
olmayan, bir vakitlerin tipik bahçe içindeki sayfiye evleri. Bir arabalık parke
yolun alt tarafında beton sette yer yer cepler, “halk plajı,” banklar. Su pırıl
pırıl, avaz avaz iyot kokuyor.
Ne ararken ne bulmak!
Amcamların yazlığında saç
kestirip beğendiğim kuaför Sema’nın öbür uçtaki dükkanına vardığımda dozumu
almıştım.
Oturdum, maskenin
ardındaki ağzım kulaklarımda, işini sessiz sedasız, ustalık ve özenle eden
Sema’nın ellerinde kafamın biçimsiz bir mermer bloktan sıyrılır gibi ortaya
çıkışını zevkle seyrettim.
Hafiflemiş, meydandaki çınar altı kahveye gittim. Yaşıt olduğumuz anlaşılan emekli bir taksi şoförü, yan masada karşısındaki genç adama r’leri sos tavasında eritilen tereyağına karışır gibi yumuşayıp giden yerel şiveyle anılarını anlatıyordu. Çi börek ile çay söyledim. Börekten dökülen kıymaları dibimde efendice rızkını bekleyen kediye ikram ettim, hemen ahbap olduk. Çayı içinden nurlandıran güneş denizle göğü de aydınlık bir billura çevirirken bir çay daha içtim.
Takke düşmüş, kel görünmüş
Kalkıp koyun diğer ucuna
kadar yürüdüm. Salaşça balıkçı lokantaları, çay bahçeleri. (Sema’ya, burada
kazıksız, sadece balık yenebilir yerler var mı diye sordum, artık bize bile
geçiriyorlar, her şey o kadar pahalandı ki ama Bodrum’dakilerden iyidir yine de
herhalde dedi.)
Yarımada şapkasından yine
bir tavşan çıkarmış, felekten çaldığım gün cebimde, döndüm.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder