İyice yavaşladım, tempomu buldum.
Denize girdiğimde kimse
olmuyor. Uca gidip dönerken insanlar üçer beşer gelmeye başlıyor. Usulünce ama
toplantıya yetişme telaşında yüzenler, suyu dövenler, onunla kavga edercesine
kol bacak vuranlar, kafaları havada iki yana gide gele kendini helak edenler, denizi
belediye kahvesi yerine sohbet mekanı olarak kullananlar (burada hemen hepsi
kadın), seslerini insan sessizliğine çalan, döşeyenler yanımdan, yöremden geçe
dursun, ağır ağır süzülüyorum. Suyun pırıltısı ıslak kirpiklerim arasında pul
pul.
Anda olmak da değil bu.
Anın nokta olmaktan çıkıp uzayıp giden bir doğruya dönüşmesi.
Düşünceler üşüşür
olduğunda denize, bedenime dönerek yerçekimini zihnimden de kaldırıyorum.
Geriye koynunda olduğum su ile barışık bir hareketten başka şey kalmıyor. Günde
en az bir saat. Serinliğiyle gövdem, dinginliğiyle ruhum bunun birkaç katı
idare ediyor. Zemini de içime yavaş yavaş yerleşiyor.
*
Bayram şişmesiyle Bodrum’un
nüfusu 1 milyonu buldu diyorlar. 30 kilometreyi üç buçuk saatte gidenlerin vs. hikayeleri
anlatılıyor. Geceleri arka sokakta kesintisiz bir trafik ve sunturlu küfürlerin
uçuştuğu kavgalar oluyor. Müzik yasağı 12’de başlıyor ama kızgın kornalar
bundan daha bir iki saat sonraya kadar sürüyor.
Elektrik günde iki kere
kesilmeye başladı. Trafo patlamış. Onarılana kadar kesintiler sürecekmiş.
Yerini jeneratörlerin gümbürtüsü alıyor. Büyücek bir TIR parkında rölantide
çalışan kamyonlar gibiler. Geceleri bitişik gazinonun sıralamasında bile
değişmeyen repertuarına karışıyorlar.
Sabah çöpleri konteynerlerin
üç misli tepeler oluşturuyor. Ara ara hafiften lağım kokan sokaklar kırık şişe,
maske, izmarit, naylon torba kaplı oluyor.
Karadaki, sudaki tempoma
yakın. Hareketten, kalabalıktan fiziksel olarak koşullar elverdiğince, zihinsel
olarak alabildiğine uzağım. Arabayı otoparka bırakıp anahtarını kaldırdım.
Çıkarsam yiyecek alışverişi için çıkıyorum.
*
Kendi temponu bildiğinde
el alemin dümen suyunda helak olmuyorsun.
Bu ikisi ayrıştığında sessizlik ile jeneratör uğultusu, trafik ile trafiksizlik
neredeyse bir.
Direnmeyle, itirazla,
yakınmayla vakit, enerji kaybetmeden ne varsa onlar içinden süzülüp gidiyorsun
işte.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder