Koy tekne dolu. Bu yaz halk plajının güvenlik sınırından epey açığa demirliyorlar, böylece bulaşık suları yüzdüğümüz yere gelmiyor. Sınırın bir iki metre dibinde oluşu dikkatimi çekti ilk. Kafamı sudan çıkarıp kıç-yüze gelmemle sen de kimsin?! dedim. Bir daha baktım.
Ne tuhaf şeysin öyle!
Bir motor bot. Ama..
gördüklerimin en sakili. Enli, kısa, küt kıçlı. Yuvarlak ve dörtgen, lombozları
hizalanışta da bir çizgi tutturamamış. Ve üzerine kat çıkılmış. Genişlemenin yapılarda
kalmadığını burada teknelerde gördüm. Tepeleri korkulukla çevrilip üzerlerine
tente geriliyor -şimdilik elde olan bu ama yakın bir gelecekte yanlarına
mürettebat için ek, onun üzerine de misafirler için kamara çıkarlarsa
şaşmayacağım.
Beyaz. Adı Barbara. Gözkapağı
tembelliğine tutulmuş gibi bir kısmı bej, bir kısmı beyaz olan güneşliklerinin
yarısı indirilmiş. Güldürdü beni.
Alabildiğine sakil evet
ama nasıl da kendinsin, albeniden yoksunluğun içinde yekpare.
Masum?
O mu çirkinliğiyle şefkat
uyandıran?
Çıkma katın bir altında
biri doğruldu, kalkıp örtüsünü silkti, katlayıp kaldırdı. Aşağı indi, iskele tavasındaki
açık kapıcıktan içeri girdi. Uca kadar yüzüp dönüşümde kapıcık yine açık, etraf hela kokuluydu.
E yani Barbara, dedim
gülerek. Gazını da burun dibimizde çıkarmasan.
Bu sabah diğerleriyle aynı
uzaklığa çekilmişti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder