Peki ne yapacağız da kurgularımızla ördüğümüz
ağdan kurtulup Yönetici İşlev ile yaşayacağız?
Model iki ana araç sunuyor. Haritalama ve
Köprüleme. Epey kaba bir özetle:
Bedeninizde heyecan yoğunlaşmasını işaret eden düzensiz
bir faaliyet artışı duyduğunuzda kağıt kalemi önünüze çekiyor, konu, sorun ne
ise ortaya bir oval çizip içine bunu yazıyorsunuz. “Tepemi attırdı!” Ardından
3-4 dakika boyunca hiç ara vermeden, düşünüp sansür etmeden aklınızdan
geçenleri ovalin etrafına döküyorsunuz. Bu o andaki algınızın, hislerinizin
haritası.
Yazmayı bitirdikten sonra dönüp yazdıklarınızın
her birini ele alırken bedeninizde ve zihninizde neler olduğuna bakıyorsunuz.
Zihniniz sakin mi kalabalık mı?
Gerilimi vücudunuzun neresinde, ne şekilde ve
şiddette hissediyorsunuz?
Köprüleme
Sonra kağıt kalemi bırakıp dikkatinizi dış
seslere veriyorsunuz. Konuşmalar, gürültüler, uğultular, alet vızıltıları, kuş
ötüşü, dalgalar, rüzgar, trafik.. Oturduğunuz yerin bedeninize baskısına,
tabanlarınızın yere basışına. Diğer algılara. Düşünceler üşüştüğünde nazikçe “kafanızın
dışına” dönüyorsunuz.
Böylece yatıştıktan sonra kalemi yeniden alıp
dikkatinizi mürekkebin akışına, ucun kağıt üzerinde kayışına vb vererek az önce
yazdıklarınızı bir daha ve bedeninizi yoklayarak yazıyorsunuz.
Hislerin şiddetinde bir azalma oluyor mu?
Normalde algıları -dışa- açmak kafanın içinde
ivmesi artan akışı, dolayısıyla Özdeşleşme Sistemini kesintiye uğratıyor. Kötü
bir rüyadan uyanmak gibi. Bu, hayata daha etraflı, serinkanlı baktığımız,
olanaklarımızı/kaynaklarımızı yararlı bir biçimde kullandığımız Yönetici İşleve
bir köprü oluyor -tekniğin adı da oradan.
Ancak bazen ömür -hatta kuşaklar- boyu sürmüş
bir anlatı öyle bir iki haritalama, köprüleme ile çözülür gibi olmuyor. Bu da
kendini bedensel tepkinin azalmayan yoğunluğuyla ortaya koyuyor. O vakit
baltayı -adeta tanrı kelamı gibi pekişmiş- bir Gerek!’e vurmuş olabiliyoruz.
Kağıdın ortasına bir oval, içine her ne ise bu
Gerek’i yazarak haritalamaya zum ile devam ediyoruz. Bazen uzun bir süre boyunca.
Ayrıntılar, daha spesifik yöntemler için kitaba
bakmalısınız.
https://www.amazon.com/Mind-Body-Workbook-Anxiety-Effective-Overcoming/dp/1626250065/ref=sr_1_1?keywords=stanley+h+block&qid=1559714627&s=gateway&sr=8-1
*
Çevirisini yeni teslim ettiğim bir kitap, Silent
Agreements ile bu model ilginç bir devamlılık, tamamlayıcılık oluşturdu.
Sessiz Anlaşmalar başlı başına Gerek’lerimizi ele alıyor. Ortak (hatta aynı)
olduğunu varsaydığımız (ve böylece hayatımızın hatasını yapıp bedelini de bir
yığın tasarruf edilebilir acı, sıkıntı ie ödediğimiz) şöyle olmalı-böyle
olmamalı’larımız üzerine kurulu, dile, hatta çoğu zaman bilince getirilmemiş
(sessiz) anlaşmalar konusunda.
https://www.amazon.com/Silent-Agreements-Relationships-Unspoken-Expectations/dp/1635653460/ref=sr_1_1?keywords=silent+agreements&qid=1559714709&s=gateway&sr=8-1
Bedenden bir pusula gibi yararlanma konusunda
esaslı bir yaklaşım da Eugene Gendlin’in Focusing’i.
https://www.amazon.com/Focusing-Eugene-T-Gendlin/dp/0553278339/ref=sr_1_1?keywords=focusing&qid=1559714741&s=gateway&sr=8-1
(Türkçesi için https://www.hepsiburada.com/odaklanma-eugene-t-gendlin-pm-ksistem119 )
*
Bütün bunlar fazlasıyla kişisel gelişim
kokabilse de (ki öyle de) sırf bu çağrışım yüzünden bir kenara atılmayacak
kadar iş görebilir diye düşünüyorum.
Aşina olmayı tanımak, bilmek ile
karıştırıyoruz. Sürekli maruz kaldığımız, kendimizi maruz bıraktığımız
hallerdeki bıktırıcı tanıdıklık dönüp taze bir dikkatle bakmak yerine bizi
(belki depresörlerimizi?) mide bulantısıyla uzaklaşmaya, kaçmaya, yok bilmeye, sıkıntıyı
oyalayarak uyuşturmaya itiyor.
Fazlasıyla aşina olduğumuz boğuntularımızdan
kurtuluş, öyle üstünkörü “açıklamalar,” hikaye akışlarıyla değil, kökten
anlamakla gelecekse bu değirmene su taşıyanı şöyle bir durup tartmakta,
sınamakta yarar var.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder