Assos’ta akropolden aşağı fotograf çeke çeke iniyordum. Yaşlıca iki adam arkamdan seslendi.
“İngiliz, Alman?”
Yok dedim dönüp. Öz be öz Türk.
Ha, hay allah dedi biri. “Makineyi görünce.. Torunlarına çekiyorsun demek. Nerelere gittiğini görsünler diye.”
(Eh, saçın ağarmışsa kendine ait bir hayatın olmamıştır, torunların olmuştur.)
Hı hıı.
Diğeri ısrarlıydı:
“İngiliz? Alman?”
Ayağımda şalvar, deri pabuçlar, üstümde ilgisiz bir ceket, güldüm.
Ayağımda şalvar, deri pabuçlar, üstümde ilgisiz bir ceket, güldüm.
“Şu kılığıma baksanıza. Alman’a, İngiliz’e benzer yanım mı var?”
Yok, dedi ilki, şalvarı filan onlar da böyle tarz yapıyorlar da o bakımdan.
Donna Karan* tarzımı mı kast etti, kim bilir.
Kanılar, sanılar..
__
* Bir arkadaşımın rehberliğinde Eminönü’nü gezen modacı, insanların, uyum kaygısından özgürleşmek olarak yorumladığı, bizlerinse kılıksızlık, zevksizlik deyip geçtiğimiz her teldenliğine vurulmuş. Bunu işiteli, kılıkta ipini koparmaya Donna Karan diyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder