Parçalı yüzeyler hep ilgimi çekti. Işığı, görüntüyü
kırarak katmanlandıran yüzeyler. Kırık camlar, aynalar, dalgalı metal satıhlar.
İçimde derinlerde bir şeylere oldum olası dokundu bunlar,
görünenin ötesine geç dürtüsüne; kır, parçala onu ki tutsak edici etkisi tuz
buz olsun diyene.
Komşunun hızla harabeleşen evinin mezbelelik çatısı
bugünlerde uğrak yerim. Kenarından aşağıdaki boş beton çiçeklikte doğmuş kedi
yavrularına bakıyorum. Paslı (diğer bir tutkulu ilgi konusu) su deposunun
altındaki cam kırıkları da bir kez daha bu vesileyle dikkatimi çekti. Gün
doğumunda ne hale geliyorlar öyle! Yarı alev alev yarı buz gibi.
Avına yaklaşan
bir kedi gibi usul usul ilerledim.
İlk gün bir kamerayla ters ışıkta.
Ertesi
gün diğerini de oyuna katıp açı değiştirerek heybeme birkaç kare attım, karnı
doymuş mutlu kedinin kırmızı dili yerine ruhumla yalanarak aşağı inip bu kırık
fotograflarını ekran başında daha da kesip biçip yoğurmaya oturdum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder