Sigara fiziksel etkisiyle somut. Yani gerçek. Yemek gibi, içki gibi. Bu
somutluğuyla yaşadığımın kanıtı oluvermiş. Sigara içiyorum, o halde varım. Bırakmak
artık olmamak korkusu veriyor.
Zamanımla birlikte ciğerlerimi dolduruyordu. İçmezsem
nefes alamam gibi geliyordu. Etrafın bütün uyarılarına rağmen fırıldakçı birine
abayı yakmış gibiydim. Seni soyup soğana çeviren, döven, tamam, biraz da seven
bir haytaya.
Alışkanlığın doğurduğu korkular da kendisi kadar akıl
dışı tabii ama bu onları etkisizleştirmek bir yana, daha etkili yapıyor.
Aklının kontrolünü yitirmiş biriyle nasıl anlaşacaksın, tutturdu mu tutturur,
saplandı mı kalır.
Ben de bu çılgınlığı doğrudan karşıma almadım.
Başımı önüme eğdim, durup bedenime bunu yapmaya devam
etmek istiyor muyum diye sordum, sonra da etimin cevabına kulak verdim. Sesi
hiç de bağımlınınki gibi gür, müzakereye kapalı, baskın çıkmıyordu. Onun gibi
yaygaracı, dar açılı hiç değildi. Edepsiz, cazgır bir politikacı misali, aksini
düşünecek olduğunda kendinden kuşkulanmana da yol açmıyordu. Usul, kendi
halinde ama lamı cimi olmayan bir netlikteydi: Hayır.
Paketi çekmeceye koydum. Buruşturup atmak, davul çalarak
aleme sigarayı bıraktığımı ilan etmek.. Karşıtlık yaratacak, geri tepecek
zorbaca bir geçişe gerek yok. Onca zaman canın ciğerin olmuş bir şeyi birden
düşman ilan etmek orta yolu bulamadığını, bir uçtan diğerine savrulduğunu
gösterir gösterse gösterse. Artık orada olmak istemediğin yerden gürültüsüzce
çık git.
Kulağımı ince seslere açık tuttum. Daha önce bağımlılığın
gürültüsü, kabalığı altında kalmış ince seviyelere.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder