Geride yürek ağırlığı bırakan bir seçimin ardından
epeydir evirip çevirdiğim konuya ek bir bagajla döndüm: Düşünmekten çok beni
serinkanlılıkla düşünmekten alıkoyan duygusal bir düğüm oluşla.
Konu seyirdi. Anında seyircilik çağrışımına ve buna
yüklenen olumsuz anlamlara kayan, benimse bunların dışında iyi bir zemin olarak
tasavvur edip deneyimlediğim şey.
Gaz ile frende ara pedal: Debriyaj.
İki düzlemde. Verili bir olgu ve bu olguyla benim nasıl
ilişkilendiğimde gözlem.
Olayların tezahüründen çok dinamiklerine eğilmek.
Etiketlerin, el altındaki kısa yolların ötesine geçmek.
Refleks eylemden geri çekilmek ve durmak. Anlatıla gelen hikayeyi bir yana
bırakıp alan açmak ve anlaşılacak başka
ne var, bakmak. Çünkü çoğunlukla yaptığımız bu değil mi? Bir olguyu kendimize
(koşullarımız, koşullanmalarımız, eğilimlerimiz, korku ve arzularımıza) göre
öyküleştirip bu hikayeyi de önce gerçek, hemen ardından doğru ve (tek sesli bir
varlıksak) tek doğru yapmıyor, olgu ve onun karşıtları/yandaşlarıyla ilişkimizi
bu hikaye-gerçeğin merceğinden kurmuyor muyuz?
Seyir, bok lafını duyar duymaz burnumu kapayıp yüzümü öte
yana çevirmeden bokböceğine VE burnunu refleksle kapayıp yüzünü öte yana
çeviren kendime bakmak. Görmek için bakmak.
Sınırları, basıldıkça harekete geçen tepki düğmelerimle
çizili görüş, kavrayış alanımı genişletmek, derinleştirmek için. Daha özgür
olmak, harekete geçeceksem oradan geçmek için.
*
Sıcak fazla geldi. Defteri kapayıp suya girdim. Dalıp,
ısınan kafam serinlerken dipten gittim. Sonra sakinleşen zihin ve onun rahat
bıraktığı bedenle adaya yüzdüm. Açıklarda su yüzünde bir şey görüş alanıma
girdi. Ağzı açık iri bir balık kafası? Yarı gövdesine kadar çıkmış açık gagalı
bir deniz kuşu? Henüz seçemediğim yanı yaralı, çürümüş bir leş görme
beklentisiyle gerildiğimi hissettim. Yan tarafıma alarak yaklaştım. Belki de
bir karton kutunun köşesidir? Mesafe ve ışığın vuruşu değiştikçe olasılıklar
çeşitleniyor, bunlara vereceğim tepkilerin öngörüsüne göre bedenim gerilip
gevşiyordu.
Sonunda, köşesinden açılıp kağıttan bir kayık gibi
sürüklenmekte olan solmuş bir cips ambalajı olduğu ortaya çıktı.
Güldüm.
“Böyle işliyor işte. Olayın kendisine bile gerek yok. Ona
yorulan ve alelusul devreyi kapatan imler yeterli.”
*
Olgudan (cips ambalajı) uzaklaşıp imlerine ve bunlara
verdiğin tepkilere gömülürken düşünce duyguyu, duygu düşünceyi doğuruyor ve
pekiştiriyor. Ortaya çıkan pekliğe de gerçek diyorsun.
Seyir, bu çevrimin elinde kukla olmaktan çıkmak için de.
(Bu kadar değil. Sanıyorum devam edeceğim.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder