Bakkalda, birkaç saattir ayrı olduğum tv’de “3-5 ağaç
için gerginlik yaratmaya kimsenin hakkı yoktur” diyebilen zat için “Sonunda
açabilmiş mi ağzını” dedim.
Hem nasıl, dedi dükkan sahibi, şimdi de kapamak bilmiyor.
“İstanbul’da olsaydım ben de ordaydım!” diye tısladım.
“Biber gazını, basınçlı suyu yerdin.”
“Fark etmezdi.”
Ekmeğini alıp çıkmak üzere olan yaşlı kadın birden döndü.
“Benim için de fark etmezdi. Giderdim. Ordan daha yeni
geliyorum.”
Göz göze geldik.
Kabaran aynı duyguyu paylaştığımızı bildik.
*
Siyasetle düne kadar soyut, uzak, en fazla felsefi olan ilişkim,
angajmansızlığım, vahşetin tanıklığıyla yerini korkunç bir öfkeye bıraktı.
Tepki, siyaseti aşıp en temel düzlemde insani olunca da
toplumu enine boyuna kat edip yaş, cinsiyet, kimlik demeden insanları bir araya
getirdi.
Haklı-haksız, doğru-yanlıştan önce gelen bir başkaldırı.
Suya bastırılan başını oradan çıkarma canlanışı.
Silkeleniş.
Yaşamsal bir öfke.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder