8 Temmuz 2011 Cuma

FRANK LLOYD WRIGHT

Evvelki yüzyıl geçirdiği efsanevi felaketin ardından bir daha böylesine yanmamaya ant içen Chicago, Amerika’nın sıfırdan planlanarak kurulan ilk kenti olmuş. Kamu alanlarına, cadde, sokak ve parklara bol yer tanınmasıyla taş, çelik ve betonu yeşille dengeli ferah bir şehir çıkmış ortaya.

Yeşilin çoğu bir iki katlı evler arasından fışkırdığı semtlerden biri Oak Park. Avrupa ve tarihten taklit buraya kadar: Gözümüzü yaşadığımız yerin doğasına, topografyasına çevirelim, ilhamı buradan alarak kendi zamanımızın mimarisini biz yaratalım diyen Frank Lloyd Wright’ın uzun zaman yaşayıp çalıştığı yer.

Orta-Batının dümdüzlüğünden, göze yalınlığın enginliğini sunan ufkundan hareketle Prairie adını verdiği tarzda pek çok ev tasarlamış burada.

Doğadan yola çıkan organik mimarisinin güzel örneklerini.

Oak Parklı arkadaşım Liz ile gezimizin sonunda Prairie Kahvesinde özel üretim (Frank Lloyd’a öylesi yaraşırdı) kahvelerin başında müzikten, mimariden sohbet ederken bağlantı birden kuruldu: Görünürdeki yalınlığının barındırdığı öngörülmezlikle Wright, Mozart’ınkine benzer bir zenginlik sunuyor.

Algı bombardımanı çağında Oak Park ve Wright’a dönmek, mimariyi giydirildiği katmanlardan sıyırarak onunla birlikte sıfırdan düşünmek, yaratıcı bir hafiflik getiriyor insanın gözüyle zihnine. Oradan da ruhuna.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder