Burada (ABD), diyor, sürdüğünüz değil, geride bıraktığınız yaşta sayılıyorsunuz, dünyaya geldiğim Şangay’daysa bastığınız yaş sayılır. Buna göre 100 yaşındayım! Ve gevrek gevrek gülüyor. Yaşla incelmiş, çatlak bir gülüş ama ta içlerden geliyor, canlı bakışlarından belli ve neden söz ederse etsin (bilimden, bugünden, feci bir anısından), oracıkta.
İçi gülüyor!
Nereden geliyor bu yaşam gücü? Sağlıklı beslenen
bedeninden mi, diri kalmış zihninden, kırmızı yanaklı canlandırdığım ruhundan
mı? İnancı mı olmuş dayanağı? İyi yaşam koşulları, varlıklı bir ülkede olanakları
yerinde bir hayat mı? Hangisinden ne kadarını bir havana atıp döversek hepimiz
için tekrarlanan bir sonuca varabiliriz? Sağlık ve kuvvet bunların nedeni mi,
sonucu mu?
Bu seyirden reçeteleştirilecek bir sonuç çıkmıyor.
Ben dönüp dolaşıp geldiğim o içsel ateşe yine
vardım. Yakıtı (kötücül olmadıkça) önem taşımayan (sen çocuğun, başkası yardım
kuruluşları, ben derede tepede fosil toplayarak ulaşabiliriz), bir kez parladı
mı geri kalanı peşine takan o güce. Reçetesi yazılamasa da işin fiziksel
yanında dikkate alınsa daha iyi olacak etmenler (ve elbette bunların da
istisnaları) var.
Dr John Scharffenberg de bunları anlatıyor ama benim gözüm onun anlatmadığı (belki anlatılamaz) bu şeyde.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder