Fotografa baktıkça gevşiyorum. Oysa karlı bir gün
dışarısı. Ya fotoğraftaki fotografçı gibi kansız bir av peşinde olmalısınız, iğreti duruşu rahatsız, odaklanmış, dişini sıkarak soğuğa katlanan ya da onun omzuna dünyanın en rahat minderi gibi kurulan kedi gibi.
Kim bilir tüm dikkatiyle neye odaklanmış o ama belli ki
istifini bozmaya değmeyecek, uzaktan seyretmekle yetiniyor. Kilitledikleri
bakışlarının yönü, minder ettiği insanla aynı yeri paylaşsa da lazer kadar
keskin dikkatiyle başka bir alemde yaşadığını gösteriyor. Kedi bakmadığıma
bakan, görmediğimi gören, seçmediğimi seçen varlık.
Fotografta biri işbaşında, iki avcı. İnsan olan anı
dondurmuş, avını bekliyor. Dinlenme halindeki kedi ise türünün akışkanlığıyla
kendinin ettiği omuz ile baş arasında sonu yokmuş gibi görünen rahatını yaratmış.
Fotografçı o soğukta bu duruşu ne kadar sürdürebilir? Ama bu, şimdiyi sağlama
alma saplantısıyla geleceğe takılıp anı kaçıran insanın dert edeceği bir soru.
Kedi için sadece an var. Onu varlığıyla öyle bir dolduruyor ki an zaman dışına
doğru uzayıp gidiyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder