12 Eylül 2022 Pazartesi

YANGILI ZİHİN

Yangı güzel bir terim. Yerini dolduruyor. İçindeki ateş ile enflamasyona denk bir karşılık.

Tanımı:

“Canlı dokunun her türlü canlı, cansız yabancı etkene veya içsel/dışsal doku hasarına verdiği sellüler (hücresel), humoral (sıvısal) ve vasküler (damarsal) bir seri vital yanıttır. İnflamasyon normalde patolojik bir durum olmasına karşın, inflamatuar reaksiyon fizyolojik olarak vücudun gösterdiği bir tepkidir.

Yangılı/tepkisel zihin.

Karşı karşıya olduğu durum boyunu aştığında kendi haline bırakılmış zihin ya boyun eğiyor ya da başa çıkamadığı bir isyanla yangılı bir hale gelmeye başlıyor. Güçsüzlük, hayal kırıklığı, engellenmişlik, öfke ya da bunların bir kısmı/hepsinin değişken bir kokteyliyle tepkiselliği bileniyor. Katılaşıyor. Katarakt gibi görüşüne, bakışına iniyor.

Her şeyin kendince özeti olan iki üç çizgilik karikatürlere indirgediği tiplemelerini artık gerçeğin ta kendisi biliyor.

Bunlara dokunulmasına tıpkı iltihaplı bir doku gibi tepki gösteriyor. Durup bir daha bakma çağrılarını, fısıltılarını kestirip atıyor.

Yangılı zihin, acısını çektiği güdüklüğün, tıkanmışlığın mevcuttan ziyade kendi tepkiselliği olduğuna uyanamıyor.

*

Belirtilerini biliyorum. Haklılığıma, hissimin “doğru algıya” dayandığına inanç. Patladı patlayacak bir infial. Keskin bir burun kıvırma eşliğinde gelen (“Şuna bir bak da sen söyle; haksız mıyım?!”) kiniklik. Dünyaya cepte hazır yaftalar ardından bakış.

Düzeltmeye hiç kalkışmıyorum. İçinden ıslah edilecek bir durum değil bu.

En fazla tepkinin fişini çekip yola devam edebilirim.

Dikkatimi sivriltmediğim şey kendiliğinden sönüyor. Neyse ki bunu öğrendim de yangılı zihin kendi kendini körükleyerek beni eskisi gibi (kadar) olmadık yerlere sürüklemiyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder