25 Eylül 2022 Pazar

KEDİLER ALEMİNDE

Beni böylesine yekpare alıp götürmeleri hastalandığımda başladı. Başka hiçbir şeye halim yoktu. Yataktan kalktığımda verandada oturuyor, onları seyrediyordum. Maskaralıklarıyla eğlenirken çekimleri derinleşti.



Ensiz bahçe duvarına bu sanki su yatağıymış, yayılabilecekleri en konforlu şeymiş gibi, onu kah döşek kah yastık ederek uzanmaları. Bahçede seçtikleri yerler. Adını kedi çukuru koyduğum ufak çöküntü (pusu kurmak ve gözlerden uzak uyuklamak için ideal). Mazıların altı. Verandanın orası burası.

Bedenlerinin neredeyse eriyik bir hale geldiği sonsuz gevşeme ile lazer keskinliğinde dikkat, teyakkuz arasında bir andan ötekine gidip gelişleri.



Konsantrasyonları! Bölünmemiş bir odaklanma. Kulaklarını, gözlerini, bunlarla beraber (500 tane olduğu aklımda kalmış) kaslarını mikro hareketlerle andan ana ayarlarken gözlerden kaybolmalarını sağlayan heykelleşme.

Onları tek tek seyretmekten hiç sıkılmazken bir de kendi aralarındaki iletişim. İnceliklerine yavaş yavaş vardığım sinyalleri, birbirlerini tartış, ittifak ve rekabetler.



Bahçenin müdavimleri feleğin çemberinden geçmemiş birkaç aylık yavrular. Ardına kadar açık yusyuvarlak bakışlarındaki henüz sadece soru ve hayret.

Oyunları! Salıncak ettikleri asma. Mazıların yere değen dallarını arkasına geçip ani hücum ve duruşlarla kedi hayaletleri gibi kımıldatışları. Açıktaki kovalamaca ve güreşler. Kukla tiyatrosu!

Yeni anne olmuş sefil kedi Kırpık ile başladığım bu yılki beslenme desteği o kaybolduğunda başka bir ana kediyle devam etti. Benekli. Yiyeceğini savunmuyor, başkaları geldiğinde geri çekiliyordu. Seçip ayrım gözetmeye devam ettim. Hoşuma giden ve yaşam iradesi zayıf olanları. Ama böyle seçilmiş her biri ortadan kayboldu. Sonuncusu, gözü pek ama mama konusunda aldırışsız Latte idi. Bir deri bir kemik. Bir sabah bahçe duvarında karnını açarak okşayan elimin altına yayıldı. Sonmuş. Bir daha görünmedi.



Kardeşi, çizilmiş kadar düzgün, uzun tüyleriyle İspanyol soylularının fırfırlı yakalarını andıran beyaz göğüslü, beyaz maskeli suratıyla Felix yabaniydi -zaten seçtiğim de değildi. Latte’nin yerini çabucak aldı. Geldi, gönlümün ortasına kıvrıldı.

Şimdi birbirimize bayılıyoruz. İyi huylu bir oğlan, yumuşak, meraklı, oyuncu. Sabah tayınında ona birkaç dakika avans vererek diğerlerini (tekir, kara ve “Battaniye”) uzak tutuyor, sonra, buyrun, servis avama da açıldı diyorum. Öğrendiler. Sabah sabah bir tek Felix ayağıma dolanıyor, diğerleri efendice sıralarını bekliyor.



Uzlaşabildiğimiz de bundan ibaret. Onlar kedi, ben insan.

Ama bol bir entari gibi kendimden sıyrılıp seyirlerine daldığımda onlar kadar tek parça, bölünmemiş olmanın derin doyumunu sunuyor kediler alemi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder