6 Nisan 2022 Çarşamba

MİLLİYETÇİLİK ÜZERİNE NOTLAR

George Orwell’in Notes on Nationalism / Milliyetçilik Üzerine Notlar’ı yazıldığı 1945’ten beri tazeliğinden bir şey kaybetmemiş.

Altını çizdiklerimden:

“Milliyetçilik” ile kast ettiğim, birincisi, insanların böcekler misali milyonlar, on milyonlar halinde büyük bir güvenle “iyi” ya da “kötü” olarak yaftalanabileceğini varsayma alışkanlığı. İkincisi -ki bu çok daha önemli- kişinin tek bir ulus ya da başka bir birlik ile özdeşleşerek kendine iyi ve kötünün ötesinde bir konum biçme ve onun çıkarlarına hizmet etmekten başka görev tanımama alışkanlığı.

*

Milliyetçiliği vatanseverlikle karıştırmamak gerek. İki sözcük de normalde öyle muallak kullanılıyor ki herhangi bir tanımlama sorgulanmaya muhtaç fakat ikisi arasında ayrım gözetmeliyiz zira iki farklı, hatta karşıt fikir söz konusu. “Vatanseverlik”ten kastım, insanın dünyada en iyisi olduğuna inandığı belirli bir yer ve yaşam biçimine bağlı olmakla birlikte bunu başkalarına dayatmaya arzu duymaması. Vatanseverlik doğası gereği hem askeri hem kültürel olarak koruyucudur. Milliyetçilik ise güç arzusundan ayrı düşünülemez.

*

Başka bir nesneye aktarılan milliyetçilik, günah keçisine de yapıldığı gibi insanın kendi davranışını değiştirmeksizin kurtuluşa erme yoludur.

*

Gerçeklik karşısındaki kayıtsızlık. Bütün milliyetçiler benzeşen olgular arasındaki benzerlikleri görmeme gibi bir güce sahip. Bir İngiliz muhafazakar, kendi kaderini belirleme hakkını Avrupa için savunurken bunda hiçbir tutarsızlık hissetmeksizin iş Hindistan’a geldiğinde karşı çıkacaktır. Edimler kendi başlarına değil, kimin yaptığına göre iyi ya da kötü sayılır. İşkence, rehin alma, zorla çalıştırma, toplu sınır dışı, yargısız hapis, tahrifat, cinayet ya da sivillerin bombalanması; hemen hiçbir tecavüz yoktur ki “bizim” tarafımızca işlendiğinde ahlaki rengi değişmesin.

*

Milliyetçi kendi tarafının gaddarlıklarını kınamamakla kalmaz, bunlara kulak bile vermemek gibi kayda değer bir yetiye de sahiptir.

*

Dünya son derece karmaşık bir biçimde kesişen sayısız yanılgı ve nefretle kıvranıyor. Bunların en meşum kimileri henüz Avrupa’nın bilincine vurmuş bile değil.

*

Mesele şu ki işin içine korku, nefret, kıskançlık ve güce tapma girdiği an gerçeklik algısı zıvanadan çıkar. Daha önce de dediğim gibi, doğru ile yanlış algısı da öyle. Hiçbir, kesinlikle tek bir suç bile yoktur ki “bizim” tarafımızca işlendiğinde göz yumulmasın. Suç işlendiği inkar edilmese, kişi bunun başka durumlarda kınadığı aynı suç olduğunu bilse, fikren haksız olduğunu kabul etse bile yanlış olduğunu hissedemez. İşin içinde sadakat vardır, merhameti susturur. Sözünü ettiğim milliyetçi sevgi ve nefretlere gelince, hoşumuza gitsin gitmesin, çoğumuzun yapısının bir parçasıdırlar. Bunlardan kurtulmak mümkün müdür, bilmiyorum. Fakat mücadele etmenin mümkün ve bunun özünde ahlaki bir çaba olduğuna inanıyorum. Bu her şeyden önce kişinin kim olduğunu, gerçekte ne hisler beslediğini keşfetmesi ve kaçınılmaz önyargısını dikkate alması sorunu. Rusya’dan korkuyor, nefret ediyor, Amerika’nın zenginlik ve gücünü kıskanıyor, Yahudileri hakir görüyor, İngiliz yönetici eliti karşısında kendinizi aşağı hissediyorsanız bu duygulardan sırf düşünce gücüyle kurtulamazsınız. Ama hiç değilse bunları beslediğinizi kabul eder, düşüncelerinizi zehirlemesini önleyebilirsiniz. Kaçınılmaz ve siyasi eylemde belki gerekli de olan duygusal dürtüler gerçeğin kabulü ile yan yana olmalıdır. Ama bu, tekrarlıyorum, ahlaki bir çaba gerektirir ve çağdaş İngiliz yazını, zamanımızın bütün önemli meselelerinde boy gösterdiği kadarıyla pek azımızın bu çabaya hazır olduğunu ortaya koymakta.

(Üç denemenin yer aldığı bu derlemede diğer ikisi, milliyetçiliğin farklı uzantıları olarak Britanya’da Antisemitizm ile Sportmenlik Ruhu.)

*

Milliyetçilik de benlik algısının uzantısı değil mi? Ben ve benim! hükmünün? Dinine küfredilen, küfrettiğini söylediği kişiyi neden çekip vurur? Büyüklüğüne inandığı din bir tanrı kulunun öfkeli, cılız savunmasına ihtiyaç duyduğu için mi? Yoksa onun dini söz konusu olduğundan mı?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder