Haberini aldık. Kaybetmişiz.
Her yerinde izinin,
sesinin, fikrinin, emeğinin olduğu evin balkonuna çıktım. Bir iki ay önce son
kez oturduğumuz zamanki (“Bistro masasının keşke biraz daha büyüğünü
alsaymışız..”) bakışınla etrafa baktım. Yorgun ama hep ilgili, çirkinliklerle
irkilen, güzelliklerle beslenen gözünle köşe çamını sevdim, karşı tepeler bugün
puslu, yelken direkleriyle teknelere dokundum, denizin sakin yüzeyine içimi
serdim.
Seni çoktan yüreğime
almışım, bedeninin ölümüyle kurtuluşuna rahatladım.
Yokluğun zamanla, zaman
zaman koyacak. İçim bir anıyla, paylaşma isteğiyle dönüp seni bulamayacağımı
hatırlayıvermekle, ustası olduğun şeylerdeki yokluğunla burulacak.
Ama aramızdaki sadece
zaman.
Buradan yüz yıl sonrasından
bakışla eşitleniyoruz. Topraktan gelip karıştığımız toprakta.
Ölüm hayatın hasmı değil,
özü.
Şimdi sen onun bir
yüzünde, kalanlarımız diğer yüzündeyiz.
Vakti geldiğinde buluşmak
üzere sevgili Çocuk!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder