Komşular balkondan balkona bağrışıyordu.
“Bugün ne yapıyorsun?”
diye sordu biri.
Bugün mü dedim kendi
kendime. Vakit olmuş akşamın 8’i, benim günüm geçmek üzere.
“Bilmem” dedi öbürü. “Dün
akşam 11’e doğru arkadaşlar çağırdı, kalktım Miam’a gittim. 1 filandı çıktığımda.
Ama bir kalabalık, bir kalabalık, korktum valla.”
İlki kendi yapıp
edeceklerini sayar dökerken kulağım içe döndü.
Bunların çoğu uzun, bir
kısmı kısa ama sürekli yazlıkçı.
Bense buraya yaz hariç
yaşamak üzere gelmiş, pandemi ile kalmışım.
Onların beklentisi
eğlence, benimki sükunet.
Renk, çokluk, bolluğa
karşı zenginliği derinleşmede bulan bir sadelik, tekdüzelik.
Tatmin onlar için algı
bombardımanı ile geliyor, benim için algıların yatışmasıyla başlıyor.
Bu da aynı yeri benim
köyüm, onların şenlik alanı haline getiriyor.
*
Tazecik sabah.
Doğan güneşin sarısı yelken
direklerine, kızılı teknelerin camlarına vurur, sularda salınırken bardağımı
alıp balkona kuruldum.
Ayrı dünyaların
insanlarıyız!
Derin uykularında çıtları
çıkmazken dünyalarımız birbirinden uzaklaştıkça uzaklaşıyor. İnsan sessizliğini
naneli çayımla birlikte yudumluyorum.
Gece onların, bu saatler
benim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder