3 Mayıs 2019 Cuma

SEN SEN OL


Şu bir vakitlerinin köyünün sokakları gibi bir ülke işte. Kargacık burgacık, dolambaçlı, genişleyeceği yerde daralıp daralacağı yerde genişleyen. Onarıla bozula delik deşik. Ortak çıkara, iyiliğe göre planlanmak yerine arazi sahibinin keyfi, esnetilen sınırlarına göre oradan buradan açılmış, iki nokta arasını dolandırdıkça dolandıran sokaklar. Yutulan yeşilin eksik olmayan hafriyatı, evlerin kesintisiz tadilatıyla toz toprak içinde sokaklar.

Doğruluğun değil, eğri büğrülüğün kural olduğu sokaklar.

Ama böyle.

Ortalığa klinik bir netlikle baktığında mevcut, paslı bir çivi gibi batıyor gözüne. Olması gerekenle aradaki açık dünyalar yutar.

Mesafeler de ayarsız burada. Yakınlığın istila halini alması işten değil. Fakat güvenli mesafenin korunduğu yerlerde de hiç olmadığı kadar destekleyici, kollayıcı, iç ısıtıcı.

Böyle.

Şimdi sen ölçütlerin ve bu ölçütlerin sağladığı korunmuşluk alanınla girersen dünyan da kararır, için de daralır.

Değmekten kaçındıkça sürünür, bulaşır burası. Sokulur, ağzından burnundan girmeye başlar.

Kaçındıkça sen daralır, silinir, eski bir kumaşın son renk lekesi gibi uçar gidersin.

Sal.

Güdülerinin bağırdığının tam tersini yap.

Dokun.

Temas kur.

Bırak içinin artan soğuğunu kaynaşmanın bunaltsa da yaşamak demek olan sıcağı alsın. Olacaksa sürtüşme de olsun ama değ.

Değmedikçe için çekiliyor, kuruyorsun. Ağzının tadı, yaşama iradenin gücünden oluyorsun. Saçmalığın anlamsızlığını kıyasıya yargıladıkça anlam yaratma becerin gidiyor.

Doğrularını koy bir kenara, peki şu eğrilikler ne sunuyor, kulak ver.

Sözüm hem sana hem bana.

Sen sen ol ama sen olmayanla da bağını sürdür.

Yoksa bu sokaklarda işin çok zor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder