Bizimle gelecek son eşyayı
da ince ince paketledi Selil. Perdeleri arkamızdan çekip çıktık. Felix’i
yükleyip bir yola daha koyulduk. Bozkırlıktan çıkmış İç Anadolu’yu mevsimlik
yemyeşiliyle bu kez Toroslardan geçip güneye indik. Yazlığa. Babamın gönlünü
verdiği, 35 yılının çoğunu geçirdiği, belki de burasıyla uzamış ömrü kandil
gibi sönüp gittiğinde sevgisiyle birlikte bize kalan yere.
Boğazım Göksu vadisinden düğümlenmeye
başladı.
Burası buram buram babam.
Sonuna kadar sürdürdüğü yürüyüşlerde ayağının basmadığı karış kalmış mıdır?
Deniziyle rahatladı, havasında şifa buldu. Sessizliğinde hayatın, evrenin
sırlarına açıldı. Kimsesizliğinde kendi yalnızlığının yankılanmasına kulak
verdi. Okudu, ekti, hasat etti, yazdı, güldü, tefekkürlere daldı. Yazına,
kışına, güzüne, baharına, en sıcak, en tatlı hallerinden rüzgarı, fırtınasıyla
yaman vahşetine her yüzüne tanık oldu.
35 yıl! Uçurum kenarı
daracık bir bozuk kızıl toprak yolun ucundaki sapalığıyla anca aklına iyice
koymuşları çektiği en tenha zamanlarından Türkiye’nin değişimine paralel
gittiği, arabanın paspas kadar yaygınlaştığı tüket-at devrinde her şey gibi doluşulup
tüketildiği, kirletilip çiğnendiği bugünlere.
Kitle nereye savrulursa
savrulsun, babam için burası el üstünde, gönül gözündeki yerini hep korudu.
*
Eşyamızı indirdik. Emaneti
devraldık. Bazı şeye hiç dokunmadan nesneleri ayıkladık. Özü seninle, eski
kapları sal gitsin. Mekanı yeniden düzenledik.
İlk yürüyüşün her adımı
içime verdi. Ağır bir bayrak teslimi. Çünkü çok yoğun. Çünkü çok yüklü. Çünkü
dünyevi acılıklar babamı toprağa verişimle birlikte uçup gitmiş de geriye
yalnız gücünün anca bilincine vardığım bağ kalmış, o da varlığımı yeninden
yakalamış, babamın yokluğuna çeker gibi.
Selil’in ilk işi, badana sırasında
indirdikleri hanımelini budayıp kaldırdığı gibi yerine bağlamak oldu. Annem
sever diye babam o köşeye dikmiş. Annem şöyle bir sevdi. İçten ama kısa. Şehir
insanıydı o. Yani benim öbür yarım.
Yavaş yavaş, hissede
yoklaya kendi düzenlerimizi kuruyoruz. Yılın birkaç ayında nasıl en rahat
edeceksek. Birlikte ve ayrı ayrı. Babamın odasına ben geçtim. Nota sehpasını
panjurlu dar pencerenin önüne kurdum. Flütlerimi rafa dizdim. Bir iki kitabımı
kitapların arasına yerleştirirken günlüğüne gitti elim. Son notu geçen 16 Ekim’den.
“2018’i 2019’a bağlayan gece bir sürpriz olabilir” diye yazmış.
Sürprizini bir ay erken
yaptı. Bize dünya kadar şey bıraktı. Dünya kadar da şey götürdü.
Yoklukla varlığı
harmanlamak artık bize kalmış.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder