Fatoş, uzun zamandır meşgul olduğu şikayeti üzerine gidip
genel tuvaletin kapısını bir omuz vuruşuyla açtığında daracık yerde dört çıplak
kadınla burun buruna gelmiş.
Ellerinde hela maşrapası, yıkanmaktaymışlar. Ayaklarının
dibinde ıslak bir tomara dönüşen tuvalet kağıdı rulosu. Biri de dışarıda,
lavaboda çamaşır yıkamakta.
“Kendimi kaybedip bağırmaya başladım. Pişkindiler önce.
Arkasından çirkefleştiler. Kapalıydılar. ‘Bir de müslüman geçiniyorsunuz ha,
siz müslümansanız ben değilim!’ dedim.”
*
Kalıpların, indirgemeciliğin ardından bakmamaya,
anlamaya, anlam vermeye, ortak insanlık halimize odaklanmaya vb gayret etmek
çaba istiyormuş. Giderek kalabalıklaşan, küstahlaşan, duyarsız, saygısız, gürültüsü,
pisliği artan bu kitleyle sabrım tükenmiş, ülkenin genel dökülüşü karşısında
içime çöken kasvetle birlikte keskin bir antipati duyar oldum.
Pislik, çirkinlik, pervasızlık, kirleticilik,
çirkinleştiricilik, değersizlik ve değersizleştiricilik.
Başka?
Başkaca da hiçbir şey göremez, bulamaz.
Yaklaşımımı idealize etmek ile ağır bir küçük görme
arasında kaldım.
Sonra, bir zamandır her seferinde başka bir bağlamda
yeniden keşfettiğim şeye geldim:
Tepkine kıstırdın kendini. Keskin bir tepki seni tepki
nesnenle hiç de lehine olmayacak şekilde ilişkilendiriyor.
Ee?
E’si, bağrına basmak, anlamak, hoş bakmak zorunda
değilsin. Ama ter ter tepinip asit saçmak zorunda da değilsin. Duygusal her
şiddetli tepki seni tepki duyduğunun insafına bırakır. Olanı da onunla
tepkimeye girmeden olduğu gibi görmene engel olur, algını, aklını çok kısıtlar.
Bir sosyal psikolog gibi bak. Daha iyisi (mesafeyi
artıranı) antropolog gibi.
Kalbî bir bağ kurmaya çalışmak ile onlarla aynı ağda
debelendiğin duygusunun dişlerinin arasında sıkıştırdığı testereli bıçakla her
türlü bağı kesip atmak arasında gidip gelmeyi bırak.
Duygularını boşandıkları makaraya geri sarıp cebine sok.
Serince bak. Sadece bak.
Böyle bir bakışı tutamak edersen mevcut durumu belki daha
rahat kaldırırsın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder