Notalarını deftere geçirdiğim son parçamız o oldu.
Kendimi kıvrımlarla uzatılmış bir su parkı kaydırağından aşağı salma duygusu
veriyor çalmak. Ne hoşmuş.
Sözlerin ötesine geçtiğinde ve belki asıl, bir
enstrümanla ellerini melodiye daldırdığında içimi hiç titretmemiş sanat
müziğiyle bambaşka bir ilişki kurulabiliyormuş.
Güfteye, icraya takılıp bu türden içeri göz atmamışım.
Hani o güzel gözlü ceylanların pınarı..
Sözler bana en fazla kasap dükkanı tabloları gibi geldi
hep. Şerbeti fazla kaçmış duygusallık, uzaklaşıp üzerine bir bardak buzlu,
limonlu su içme ihtiyacı yaratıyordu. Ya da omuz silkip arkamı dönmek.
Ama akışına kendini bıraktığında hemhal olmak gerçekten
zevkliymiş.
“Blok flüt ile sanat müziğini birlikte seven birileri
aletin tıpkı klarnet gibi Türk müziğine uygun bir çeşitlemesini yapsa. En
azından bazı makamların flüte ne hoş yatardı duygusu.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder