Tulumbayı çalıştırmak için içine bir maşrapa su dökmek ne
ise küçük bir hamleyle yeni bir alışkanlık edinmede mini alışkanlıklar da
anlaşılan o.
Stephen Guise’ın aynı adlı kitabı çoksatar olmuş, 17 dile
çevrilmiş. (Teklif verildiğini duydum, muhtemelen yakında Türkçesi de çıkar.)
Yeni bir alışkanlık mı edinmek istiyorsunuz, ufacık bir
adımla başlayın diyor.
Hevesle giriştiği şeyleri sonuna vardırma konusunda
iradesine söz geçiremeyen biriymiş yazar. Egzersiz yapmak, kilo vermek.. her
pes edişte özgüvenini biraz daha örseleyip dururken aklına minicik ama sürekli
olacak adımlar atmak gelmiş. O kadar ufak adımlar ki ölüm döşeği hariç her
halde atılabilsin. Ve yarım saat egzersiz, jogging yapmak, 60 şnav
çekmek vb baştan iddialı tutulup çabuk bırakılan bir program yerine günde tek bir şnav
ile başlamış.
Bu arada alışkanlık, oluşumu, terk edilmesi konusundaki
araştırmaları incelemiş. Şunlara varıyor:
İşletim maliyeti (enerji tüketimi) yüksek olan beyin her
şeyin kolayına gitme, en düşük direnç yoluna koyulma eğiliminde. Bu da oturmuş
bir alışkanlığın dışına çıkmayı zorlaştırıyor. Yeni bir alışkanlık, pekişene,
otomatikleşene kadar fazladan çaba isteyerek bu zorluğu artırıyor.
Özellikle stres altındayken beyin otomatiğe bağlanmış
eski alışkanlıklara dönmek istiyor. Yeniliğe dirençli.
Bu direnç bir işin en fazla başlangıcında hissediliyor.
Mini bir alışkanlık edinmek bundan ötürü kaleden içeri Truva atı sokmak gibi.
Günde tek bir şnav çekmek, 50 kelime yazmak ya da iki sayfa okumak direnç
uyandırmadan alışkanlık edinmenin kurnazca bir yolu. Direnç başlangıçta
yoğunlaştığından bir kez başladıktan sonra arkası geliyor. Bir şnav 10-15, 50
sözcük bin- 2 bin kelimeye vb kendiliğinden çıkabiliyor.
İrade doğası gereği dirençle birlikte olduğundan çok
büyük bir psikolojik enerji istiyor. Ve egonun aldığı en ufak darbeden etkilenerek
zayıflıyor (ego depletion, ego sönümü). Çöküyor. Buna bağlanmış bir iyi niyet
de (yılbaşı kararları gibi) sonuna vardırılamayan, sürdürülemeyen şeyler
mezarlığını boyluyor.
Aynı şey iradenin birincil yakıtı ve yürütme organı
yaptığımız motivasyon için de geçerli. Son derece kaprisli, değişken bir yapısı
olan motivasyona dayanmak eşeğini çalıya bağlamak.
Bunun yerine, basit bir taahhüt dışında irade ve
motivasyon gerektirmeyen ufacık adımlarla yavaşça alışkanlık oluşturmak, beynin
en düşük direnç eğilimini arkana almak demek. Dişini fırçalamak, duş yapmak ne
motivasyon gerektirir ne irade. Yaparsın.
Süreklilik, davranışın karşılığını, ödülünü anında alma
isteğini dizginler ve kendisi ödüle dönüşür.
İrade ham güçten ziyade süreklilik ve tuttuğun yolda
kalma gerektirir. Onu heyecana bağlamak da eşeğini çalıya bağlamak gibidir. Yenilik
heyecan vericidir. Aynı heyecanı oturmuş bir alışkanlıkta bulmazsın.
Sıradanlaşır, tekdüzeleşir ama bu yararını eksiltmez. Heyecanın yerini sakin
bir tatminin almasına izin vermelisin.
Kitap (bol tekrar ve acemi bir yazarlıkla), bu yolda
düşülebilecek tuzaklara, ufak stratejilere de yer vererek böylece sürüyor.
*
Ben
neden okudum, bilmiyorum (fiyatı 1-2 dolara düşmüştü, kandilime -Kindle-
indiriverdim). Çoğunluğun aksine bana engel olan özdisiplinin azı değil,
fazlası. Ödül beklentisini bir Spartalı kadar erteleyebiliyor, neredeyse
ortadan kaldırabiliyorum. (Yapmak-yapabilmek ödüle dönüşüyor.)
Mini alışkanlıklarsa çoktandır keşfedip uyguladığım şey.
(Başka türlü pes edeceğim kitaplardan her gün 10-20 sayfa okumak, 5-7 sayfa
çeviri yapmak. Egzersize 10-15 dakika ayırmak. Dubalara kadar durmadan ve
tempolu yüzmek.. Aksi taktirde ağırlık oluşturacağından yazar mini
alışkanlıkların 3-4’ün altında tutulması konusunda uyarıyor.)
Kitap kendi deneyimimle doğrulanan bu yaklaşımı
paylaşmaya hizmet etsin dedim ve yazmaya koyuldum.
İradenin, özdisiplinin kas gibi olduğu,
güçlendirilebildiği bir gerçek. İş, elması elmasla yontmak misali iradeyi
iradeyle bilemeye kalkışmadan (hiç değilse en başında) arkasından
dolanmanın yolunu bulmada. Mini alışkanlıklar buna yarayabilir.
Denemeli.
(Stephen Guise’ın mini alışkanlıklar yaklaşımını kilo
vermede uyguladığı bir kitabı daha varmış.)